İkincil literatürde, özellikle de oryantalist çevrelerde, İbn Haldun’un genelde Yunan felsefi geleneğinin, daha özelde de Aristoteles’in düşüncesinin sadık bir takipçisi olduğu yönünde yaygın sayılabilecek bir kanaat bulunmaktadır. Ancak, İslam düşüncesinin müteahhirîn dönemi düşüncesinin genel karakterine uygun olarak yer yer felsefi birikimden istifade etmekte bir beis görmeyen İbn Haldun’un, felsefi paradigmaya ve felsefi modellere yaklaşımı dikkat çekici bir biçimde seçmeci ve eleştireldir. Bu eleştirellik ve seçmeciliğin tezahür ettiği yerlerden biri onun Aristoteles’in meşhur “insan tabiatı itibariyle medenidir” ifadesini kullanım biçimidir. Aristoteles için bu ifade, insanın mahiyetinin (tabiatı ve özü) zorunlu bir sonucu olarak vücut bulan metafizik ve ahlaki bir devlet anlayışını yansıtırken, İbn Haldun bu ifadeyi toplumsallık bağlamında ve insanların maddi varoluşlarını ve güvenliklerini sağlamak için işbölümüne dayalı bir biraradalığa ihtiyaç duymaları şeklinde yorumlar. Bunun ötesinde İbn Haldun ne toplumsallık anlamında kullandığı umrana ne de devlete/mülke Aristoteles ve onun Fârâbî, İbn Sînâ ve Tûsî gibi Müslüman takipçilerinin benimsediği şekilde metafizik ve ahlaki bir anlam ve işlev yüklemez. Dahası İbn Haldun söz konusu filozofları böyle yaptıkları için eleştirir ve umran ilminin siyaset felsefesinden farklı bir disiplin olduğu hususunun altını kalın çizgilerle çizer.
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde etik ilkelere uyulmuştur.
In secondary literature, especially among orientalists, it is a frequent misperception that Ibn Khaldun was a loyal student of Aristotle and the Greek intellectual heritage at large. But Ibn Khaldun was remarkably selective and critical in his approach to the philosophical paradigm and philosophical models, and, in keeping with the general character of the muteakhhirûn period of Islamic thought, did not see any harm in occasionally benefitting certain concepts and models of philosophical accumulation. One of the places where this criticality and selectivity is manifested is his use of Aristotle's famous expression "Man is political by nature." While for Aristotle, this statement reflects a metaphysical and moral conception of the state as a necessary consequence of a human being's essence (nature), Ibn Khaldun interprets this statement solely in the context of sociality and the need for a division of labor to ensure the material existence and security of human beings. Beyond this, Ibn Khaldun does not ascribe a metaphysical and moral meaning and function either to ‘umran, which he uses in the sense of sociality, or to the state/mulk, as Aristotle and his Muslim followers such as al-Fârâbî, Ibn Sînâ, and al-Tûsî did. Moreover, Ibn Khaldun criticizes these philosophers for doing so and underlines that the science of 'umran is a different discipline from political philosophy.
Ibn Khaldun Aristotle The state Human nature Sociality and politicality
Ethical principles were followed during the preparation of this study.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Antropoloji (Diğer), Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 9 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 24 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 21 Sayı: 2 |