As a means of social integration, rituals are styles of action that are performed with successive variations and repetitive behaviors depending on time, place and people, regardless of their status and form. It is the fulfillment of the same feelings, wishes and ideas within a unity, not only with words but also with actions. Therefore, rituals, as a space where collectivity emerges, where the acceptance of the consciousness accumulated until the time in question is ensured or forced, imposes the necessity of sacredness on the reason for its realization. Participation in ritual is therefore also the fulfillment of a sacred agreement to abide by the boundaries set by collective thought. Rituals that are performed attribution of holiness and necessity can only be successful in this way. The idea of failure in the event of the abrogation of this covenant has led to the idea that a measure is needed to remove those who pose a risk to this sacred covenant. In Anatolia, the main bearers of this risk were subjected to regional names such as tıbıkalı, hemzat, tabeli and bashibazouk (irregulars), and were excluded both from their communities and from every stage of rite of passage. As a matter of fact, the failure of the ritual suggests that it will not be enough to punish only the person who is already seen as punished (for his or her irregulars), but that this effect or a greater punishment will be caused to others in the community. The idea of like causing like suggested that this punishment would only end with some form of atonement, in other words, by punishing the one who had failed the ritual. The disorder, which was initially attributed mostly to women, was also seen in men over time, weakening the theories that were interpreted to reduce it to only one gender. This situation also led to a reinterpretation of the collective idea, which had come from the savage mind, from the point of view of the modern mind, and thus to a change in the conditional requirements for success in rituals. As a result of this change, the method of punishment was mostly through exclusion. Irregulars is a negative acquisition that can be either innate or acquired. Some instances of disorder have been eliminated or postponed in the process due to the modern era and the end or change of traditions. However, today, it seems that it will preserve its place with its continuity and expanding areas due to the changes in traditions. The study in question focuses on the situations of irregulars and the reasons for exclusion through the rituals of birth, marriage and death, on the grounds that exclusion is most common, exhibits continuity and is an area for important stages of life. Emphasizing the failure of rituals rather than their success, the study draws attention to the universality of the situation. In this context, first of all, it is determined in which situations people are considered to be irregulars, and then the stages in which they are not included in the rituals from birth to death, let alone not given a share of work, are supported with examples from various regions from oral and written sources compiled by field research, especially in the Anatolian region and the Turkic world.
Bir sosyal bütünleşme aracı olarak ritüeller, statüsü ve biçimi fark etmeksizin zamana, mekâna ve insana bağlı olarak ardıl değişkenliklerle ve tekrarlana gelen davranışlarla icra edilen hareket tarzlarıdır. Bir bütünlük içinde aynı duyguların, isteklerin ve fikirlerin sadece sözle sınırlı kalınmadan hareketlerle de yerine getirilmesidir. Dolayısıyla da kolektifliğin ortaya çıktığı, söz konusu zamana kadar birikerek getirilen şuurun kabulünün sağlandığı veya zorladığı bir alan olarak ritüeller, gerçekleşme nedenine kutsallık gerekliliği yükler. Bu sebeple ritüele katılmak aynı zamanda kolektif düşüncenin belirlediği sınırlara uyma konusunda kutsal bir anlaşmanın da yerine getirilmesidir. Ancak bu şekilde, gerekliliği sebebiyle ve kutsiyet atfedilerek yapılan ritüeller, başarıyla sonuçlanabilmektedir. Söz konusu anlaşmanın feshedilmesi durumunda başarısızlığa uğranacağı düşüncesi, bu kutsal anlaşmaya risk teşkil edenleri uzaklaştırma yöntemiyle bir tedbir gerekliliği fikrini ileri sürmüştür. Bu riskin ana taşıyıcıları, Anadolu’da; tıbıkalı, hemzat, tabeli ve başıbozuk vb. gibi bölgesel isimlendirmelere maruz kalarak hem bulundukları toplumdan hem de erginleşilen ritüellerin her aşamasından dışlanmaktadır. Nitekim ritüelin başarısızlığı, sadece hâlihazırda (başıbozukluğuyla) cezalandırılmış olarak görülen kişinin cezalandırılmasıyla yeterli kalmayacağı, bu etkinin veya daha büyük bir cezalandırmanın topluluktakilere de sebep kılınacağını düşündürmektedir. Benzerin benzerine sebep olacağı düşüncesi, bu cezalandırmanın ancak belirli bir kefaretle diğer bir deyişle ritüeli başarısızlığa uğratanı cezalandırma yoluyla son bulacağını öne sürmüştür. Önceleri daha çok kadınlara atfedilen bozukluk, zamanla erkeklerde de görülmesiyle sadece bir cinsiyete indirgenmesi üzerine yorumlanan teorileri de zayıflatmıştır. Bu durum aynı zamanda yaban akıldan bu yana gelen kolektif fikrin, modern aklın bakış açısıyla yeniden yorumlanmasına dolayısıyla da ritüellerde başarıya ulaşmada öne sürdüğü koşullu gerekliliklerin değişmesine neden olmuştur. Bu değişime bağlı olarak da cezalandırma yöntemi çoğunlukla dışlanmayla gerçekleştirilmiştir. Başıbozukluk, doğuştan gelebildiği gibi sonradan da edinilebilen olumsuz bir kazanımdır. Modern dönemin getirileri ve geleneklerin bitmesi ya da değişmesi nedeniyle bazı bozukluk durumları da süreç içinde giderilebilmiş ya da ötelenebilmiştir. Ancak günümüzde devamlılığını sürdürmesine ve geleneklerde yaşanan değişimlere bağlı genişleyen alanlarıyla yerini fazlasıyla koruyacağı gibi gözükmektedir. Söz konusu çalışmada dışlanmanın en çok görüldüğü, devamlılık sergilediği ve hayatın önemli safhalarına yönelik bir alan olduğu gerekçesiyle doğum, evlilik ve ölüm erginlenme ritüelleri üzerinden başıbozukluk durumlarına ve dışlanma nedenlerine odaklanılmıştır. Ritüellerin başarısından ziyade başarısızlığını öne çıkaran çalışmada, durumun evrenselliğine dikkat çekilmektedir. Bu bağlamda öncelikle kişilerin hangi durumlarda başıbozuk sayıldığı tespitine yer verilmiş akabinde doğumdan ölüme gerçekleştirilen ritüellerde, iş payı verilmemesi bir yana tamamen dâhil edilmediği aşamalar, başta Anadolu sahası ve Türk dünyası olmak üzere alan araştırmalarıyla derlenmiş sözlü ve yazılı kaynaklardan muhtelif bölgelerdeki örnekleriyle desteklenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Halk Bilimi |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 19 Mart 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 18 Sayı: 141 |