This essay examines the juristic discourse on Muslim minorities from the second/eighth century to the eleventh/seventeenth century with regard to (1) whether or not Muslims may reside in non-Muslim territory and under what circumstances; (2) the relationship of these Muslims to dar al-lslam; and (3) the ethical and legal duties that these Muslims owe to the Shari'a and to their host non-Muslim polity.
The juristic discussions on legality of residence in non-Muslim territory in the fırst lslamic centuries were cryptic and ambiguous. Systematic juristic positions developed only after the sixth/twelfth century as a response to historical challenges. The various positions adopted by the jurists were a function of historical specificity and reflected a dynamic process of legal development.
In theory, the position of Muslim minorities residing in non-Muslim territory is problematic because of the traditional dichotomy between dar al-Islam and dar alharb. In practice, the persistent existence of Muslim minorities residing outside dar al-lslam challenged this dichotomous view. The linguistic dichotomy between dar al-lslam and dar al-harb obscures a much more complex historical reality. The juristic discourse on the issue was not dogmatic and does not lend itself to essentialist positions
Muslim minorities dar al-Islam dar alharb dar al-kufr dar al-shirk
Bu makale ikinci/sekizinci asırdan yedinci/onyedinci asra kadar Müslüman azınlıklar üzerine hukuki söylemlerle ilgili şu konuları incelemektedir: (1) Müslümanların gayri müslim topraklarda ikamet edip edemeyeceği ve bunun hangi şartlar altında olabileceği, (2) bu Müslümanların dârülislâm ile olan ilişkisi, (3) bu Müslümanların şeriata ve kendilerine ev sahipliği yapan devlete karşı borçlu oldukları ahlaki ve hukuki görevler.
İslamın ilk asırlarında gayri müslim topraklarda ikamet etmenin meşruluğu konusundaki hukuki tartışmalar gizemli ve muğlaktı. Sistematik hukuki konumlar ancak altıncı/on ikinci yüzyıldan sonra tarihsel zorluklara bir tepki olarak gelişti. Fakihler tarafından benimsenen çeşitli konumlar, tarihsel özgüllüğün bir işleviydi ve dinamik bir hukuki gelişim sürecini yansıtıyordu.
Teorik olarak, gayri müslim bölgede ikamet eden Müslümanların durumu, dârülislâm ve dârülharb arasındaki geleneksel ikilemden (dichotomy) dolayı problemlidir. Uygulamada ise dârülislâm dışında ikamet eden Müslüman azınlıkların daimi varlığı, bu ikilemsel görüşe meydan okumuştur. Dârülislâm ile dârülharb arasındaki dilsel ikilem, çok daha karmaşık bir tarihsel gerçekliği gizlemektedir. Konuyla ilgili hukuki tartışmalar ne dogmatik ve ne de özcü (essentialist) durumlara elverişlidir.
Müslüman azınlıklar dârülislâm dârülharb dârülküfür dârüşşirk
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Tercüme Yazılar |
Çevirmenler | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Aralık 2021 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 6 Ağustos 2021 |
Kabul Tarihi | 13 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 13 |