Koşulsuz kendini kabul; bireyin kendi varlığından bağımsız olarak sadece davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını akılcı sınırlar içinde iyi ya da kötü olarak değerlendirerek kendine olumlu değer vermesidir. Sosyal çalışmacı adayı öğrencilerin koşulsuz kendini kabul özelliklerinin gelişmiş olması, yardıma ihtiyacı olan bireylere yönelik etkin sosyal hizmet sunumu açısından önemlidir. Bu araştırmanın amacı; sosyal çalışmacı adayı öğrencilerin koşulsuz kendini kabul düzeylerinin açıklanmasında merhametin ve çeşitli demografik değişkenlerin rolünün incelenmesidir. Araştırma nicel araştırma yöntemine dayalı olarak ilişkisel tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini iki devlet üniversitesinin sosyal hizmet lisans programında öğrenim gören ve seçkisiz olarak belirlenen 370 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Koşulsuz Kendini Kabul Ölçeği, Merhamet Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler ANOVA, t testi ve çoklu regresyon analizi kullanılarak incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda; katılımcıların koşulsuz kendini kabul düzeyleri ile merhamet düzeyleri arasında düşük düzeyde, olumlu yönde ve anlamlı bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Öğrenim görülen üniversite, sınıf düzeyi ve ailesinin ekonomik durumu farklı olan gruplar arasında koşulsuz kendini kabul düzeyi açısından anlamlı farklılık yokken, katılımcıların cinsiyeti, algılanan anne-baba tutumları ve dini inançları uygulama sıklığı ile koşulsuz kendini kabul düzeyi arasında anlamlı farklılık bulunmuştur.
koşulsuz kendini kabul merhamet sosyal çalışmacı adayı sosyal hizmet üniversite öğrencisi
Unconditional self-acceptance is the individual's self-appreciation only by evaluating his/her behaviors, thoughts and emotions as good or bad within rational limits, regardless of his own existence. The fact that social worker candidates have improved unconditional self-acceptance characteristics is important in terms of providing effective social services for individuals who need help. The aim of this study is to examine the role of compassion and various demographic variables in the explanation of unconditional self-acceptance levels of social worker candidates. The research was carried out by using relational screening model based on quantitative research method. The sample of the research consists of randomly selected 370 students studying in the social work undergraduate program of two state universities. Unconditional Self Acceptance Scale, Compassion Scale and Personal Information Form were used as data collection tools in the study. The data obtained were analyzed using ANOVA, t test and multiple regression analysis. As a result of the research, it was determined that there is a low, positive, and significant relationship between the unconditional self-acceptance level and the compassion level of the participants. While there is no significant difference in the unconditional self-acceptance level among the groups studying at different universities, and having different grade levels and economic conditions, a significant difference was found between the unconditional self-acceptance level and gender, the perceived parental attitude and the frequency of applying religious beliefs.
Unconditional Self-Acceptance Compassion Social Worker Candidates social service university student
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Ekim 2020 |
Gönderilme Tarihi | 16 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |
MANAS Journal of Social Studies (MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi)