It is an undeniable truth that the administrative understanding in our country, initially the public sector, is in a permanent innovative period. Naturally, this period that goes in parallel with the world results in that ruled people gradually having more determining and efficient position over rulers. This evolution in public administration understanding makes both sides of administration, namely rulers and ruled people, have different responsibilities. The rulers now have to adopt “transparency” and “accountability” concepts, and maintain their activities on that direction; however the ruled people are required to hold the participation and control mechanisms in a continuous operating position. It can be easily said that one of the main obstacle for carrying out these responsibilities in the proper sense is the administrative heritage of our country, taken from especially in the Ottoman Empire era and has a pretty passive structure against ruled people as a general quality, this heritage preserves its structure in the spite of the reforms that were tried to make real in the Tanzimat era and even it preserves its structure in the first years of the Republican Regime. It won’t be wrong to say that the efficiency struggle started between the administration sides in the multi-party period may once be seen contributing to the country’s administrative heritage for the benefit of ruled people, the main evolution period has started in the 21st century, and it is extended to modern days. It is regarded to be important to analyze generally the ruler and ruled relation in the sense of administrative reaction from the Ottoman State to the present terms of commenting on that aforesaid period more honesty.
Ülkemizdeki yönetsel anlayışın, kamu kesimi başta olmak üzere devamlı yenileyici bir süreç içerisinde olduğu, yadsınamaz bir gerçektir. Elbette dünyaya paralel yönde yaşanan bu süreç, yönetilen kesimin yönetenler üzerinde giderek çok daha belirleyici ve etken bir pozisyona gelmesini sonuçlamaktadır. Kamu yönetimi anlayışındaki bu değişim, yönetimin her iki tarafına yani yönetenler ve yönetilenlere farklı sorumluluklar yüklemektedir. Yönetenler artık şeffaflık ve hesap verebilirlik kavramlarını benimsemek ve faaliyetlerini bu doğrultuda sürdürmek; yönetilenler ise katılım ve denetleme fonksyonlarını devamlı şekilde işler halde bulundurmak zorunluluğunu taşımaktadırlar.
Bu sorumlulukların tam anlamıyla yerine getirilmesinin önünde duran engellerin en önemlilerinden birinin, ülkemizin sahip olduğu yönetsel miras olduğu rahatlıkla söylenebilir. Özellikle Osmanlı Devleti döneminde oluşup şekillenen ve genel nitelik olarak yönetilenler aleyhine oldukça edilgen bir yapıya sahip olan bu miras, Tanzimat döneminde gerçekleştirilmeye çalışılan reformlara rağmen ve hatta Cumhuriyet rejiminin ilk yıllarında da bu yapısını korumuştur. Çok partili dönem ile birlikte yönetimin tarafları arasında başlayan etkinlik mücadelesinin ülkenin yönetsel mirasına görece yönetilenler lehine katkı sağladığı görülebilse de asıl değişim sürecinin 21.yy ile birlikte başlayıp günümüze uzandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Osmanlı'dan günümüze yöneten yönetilen ilişkilerini yönetsel etkileşim açısından ana hatlarıyla incelemenin, söz konusu bu süreci daha doğru yorumlamak açısından önemli olduğu düşünülmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Nisan 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 11 Sayı: 26 |
.