Modern sosyal teori ‘söylem’ ve ‘ideoloji’yle dolup taşıyor. İki kavram, bazen birbirinin yerine kullanılıyor, bazen karşı karşıya getiriliyor. Bu yazıda, bu iki kavramın günümüzde yürütülen tartışmalardaki rolünü anlamaya çalışıyoruz. Bunu yaparken, farklı teorik geleneklerden çıkan iki anahtar terimimizin birbirinden ayrı tutulabileceği gibi birlikte de çok işe yarayabileceğini ileri sürerek söylem ve ideoloji ilişkisini geri kazanmayı deniyoruz. İlk olarak, modern Batı Marksizmi’nde ideoloji üzerine yürütülen tartışmayı ele alıyoruz ve Larrain’in ideolojinin pozitif ve negatif kavramsallaştırması arasındaki farkı göz önüne almak gerektiği yönündeki cazip önerisini inceliyoruz. Ardından, söylem teorisinin Foucault tarafından geliştirilen versiyonuna bakıyoruz. Üçüncü olarak, söylem ve ideoloji arasında bir kopuşu yeğleyen Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe’un çalışmalarına odaklanıyoruz. Laclau ve Mouffe’un sundukları, izledikleri yolu—bizim önerdiğimiz yaklaşıma en yakın duran—ve söylem teorisinin sunduğu açılımlardan yararlanırken ideoloji kavramından vazgeçmeyen Stuart Hall’un savunduğu Gramscici konumla karşı karşıya getireceğiz.
Önerdiğimiz ideoloji teorisi, söylem teorisine karşı durmuyor; daha ziyade söylem teorisini tamamlıyor. Bu, Marx’ın miras bıraktığı ideoloji teorisinden farklıdır. Marx’ın bu konudaki açıklamalarına özgü eleştirelliği, diğer bir ifadeyle, özne konumlarına çağırılmanın, egemen toplumsal ilişkileri tahkim etmek ve yeniden üretmek üzere sistematik olarak işleyişini—ideoloji teorisinin “yön belirleme kapasitesi” denen tam da budur—odağa almasını devam ettiriyoruz ve buna merkezî önem atfediyoruz. Bu “yön belirleme kapasitesi” söylemsel pratiklerin etkilerine—“ideolojinin etkileri” olarak adlandırıyoruz—odaklanmak için ideoloji analizini devreye soktuğumuzda açığa çıkıyor.
Modern social theory is awash with talk of “discourse” and “ideology”. Sometimes the two concepts are used interchangeably and at other times they are counterposed. The paper seeks to make sense of the part played by these concepts in contemporary debates. It proposes an exercise in retrieval which suggests that our two key terms form distinct theoretical traditions which, while they can be distinguished, can both be made good use of. We first engage with the debate over ideology within modern western Marxism and explore the suggestive distinction proposed by Larrain between a negative and a positive conception of ideology. Next we explore Foucault's version of discourse theory. Our third investigation focuses on the work of Ernesto Laclau and Chantal Mouffe who opt for a rupture between discourse and ideology; their solution will be contrasted with the Gramscian position espoused by Stuart Hall- the approach closest to the solution we will propose-that retains the concept ideology whilst benefiting from the advances secured by discourse theory.
The theory of ideology we propose supplements discourse theory rather than opposing it. It is a version of ideology theory that is different from that bequeathed by Marx. Retained and moved into central prominence is a key feature of the critical thrust of Marx's account, namely, its focus on the way in which the interpellation of subject positions operates systematically to reinforce and reproduce dominant social relations—it is this that is described as the “directionality” of ideology theory. This directionality is captured by employing ideological analysis to focus upon the effects of discur sive practices, which we term “ideology effects”.
Ideology discourse ideology effects post-Marxism common sense
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler (Tema) |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2014 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 2014 |
Kabul Tarihi | 1 Haziran 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 1 Sayı: 1 - Çağın Ruhu ve Karşı-Hegemonya |