1948 yılında başlayan Kuzey Atlantik Antlaşması müzakerelerinde ortaya çıkan NATO’nun Alan Dışılık konusu, 4 Nisan 1949’da NATO’nun kuruluşundan 1956 Süveyş Krizi’ne kadar üyeler arasında sessiz bir şekilde devam etmiştir. NATO’nun kuruluş sürecinde gündeme gelen NATO’nun Alan Dışılık konusu, kısa bir süre sonra hem NATO belgelerine hem de NATO Genel Sekreteri’nin raporuna yansımıştır. NATO’nun lider ülkesi ABD ile Avrupalı eski sömürgeci ülkelerin ulusal çıkarlarının çatışmasıyla başlayan Alan Dışılık konusu, 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya katılması ile yeni bir boyut kazanmıştır. Türkiye’nin Alan Dışılık konusuna yeni boyut kazandırmasının sebebi ise stratejik enerji kaynaklarının çıkış noktası ve SSCB’nin nüfuz etmeye çalıştığı Orta Doğu’ya sınır olmasından kaynaklanmaktadır. 1956 yılında Süveyş Krizi’nin ortaya çıkmasıyla NATO’nun çekirdeğini tehdit eden ilk ciddi Alan Dışılık konusu, Kuzey Atlantik İttifakı’nın gündemine oturmuştur. NATO’nun Alan Dışılık konusuna ABD ve Avrupalılar farklı açılardan yaklaşırken Türkiye bu sorunu, komünizm tarafından her yönden çevrelenme ve bir beka sorunu olarak görmüştür. Türkiye, bağımsızlıklarını yeni kazanmış, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık yaşayan Üçüncü Dünya ülkelerinin SSCB’nin nüfuzuna girmesini, sadece kendi varlığını tehdit eden bir durum olarak değil, aynı zamanda NATO’nun güneydoğu kanadının güvenliğine yönelik bir tehdit olarak da değerlendirmiştir.
The NATO Out-of-Area issue, which emerged during the North Atlantic Treaty negotiations that commenced in 1948, continued silently among the members starting from the establishment of NATO on April 4, 1949 until the Suez Crisis in 1956. The NATO Out-of-Area issue, which came up during the establishment process of NATO, was soon reflected in both NATO documents and the report of the NATO Secretary General. The Out-of-Area issue, which started with the conflict of national interests between the USA, the leading country of NATO, and the former colonialist countries of Europe, gained a new dimension with Türkiye’s accession to NATO in 1952. The reason why Türkiye created a new dimension in the Out-of-Area issue is that it is the spring of strategic energy resources and borders the Middle East, which the USSR was trying to penetrate. With the emergence of the Suez Crisis in 1956, the first serious Out-of-Area issue that threatened the core of NATO was recognized by the North Atlantic Alliance. While the US and Europeans approached NATO’s Out-of-Area issue from different perspectives, Türkiye considered this matter as being surrounded by communism from all sides as well as a problem of survival. Turkey considered the penetration of newly independent, economically and politically unstable Third World countries into the USSR's influence not only as a threat to its own existence, but also as a threat to the security of NATO's south-eastern flank.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Türkiye Cumhuriyeti Tarihi |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 7 Nisan 2025 |
| Kabul Tarihi | 24 Kasım 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 12 Sayı: 2 |