Her toplumun bir kent modeli olduğu gibi İslam hukukuyla düzenlenmiş Müslüman toplumunun da kendi dünya görüşü ve bunun ön gördüğü ilişki biçimine göre bir kent modeli bulunmaktadır. Meskenin mahremiyeti ve komşuluk haklarının gözetilmesine ilişkin Peygamber’e atfedilen hadisler bu modelin şekillenmesine kaynaklık eden inşaya yönelik normların oluşmasını sağlamıştır. İslam hukukçularının meskenin dokunulmazlığı ve komşuya zararın önlenmesine yönelik hadisleri yorumlamalarıyla fıkıh kitaplarında inşaya ilişkin özel bölümler ortaya çıkmıştır. Bu bölümler, daha sonradan inşaya yönelik özel metinlerin oluşmasına kaynaklık etmiştir. Duvarların işlevleri ve hukuki yapılarının esas alındığı bu metinler, İslam coğrafyasının farklı yerlerinde fıkhü’l-bunyan/inşa hukuku temasıyla İslam hukukunun özel bir dalı olarak “amele” yani uygulamaya dönüşmüştür.
İslam coğrafyası kentlerine yönelik mekân çözümlemelerinde topoğrafya ve geleneğe daha çok vurguda bulunulmasına rağmen kendi normlarına sahip ve sorumlu olan İslam inşa hukuku göz ardı edilmiştir. Bu makalede Mardin’in kentsel kimliğine esas teşkil eden kalenin güney yamaçlarına kurulu alanın mekân üretiminde İslam inşa hukukunun etkisi ve yansımaları ele alınmaktadır. Bu çerçevede kale eteğine kurulu yerleşimin Mervanilerle başlayan ilk oluşumundan Artuklular Dönemi’nde kazandığı kentsel kimliğine ve oradan da Osmanlı egemenliğinin sonlarına kadar uzanan süreçte kentsel mekânın yeniden üretimi, düzenlenmesi ve sürdürülmesinde İslam inşâ hukukunun rolü gerek konuya dair literatür gerekse de Mardin Şer’iyye Sicillerine başvurularak irdelenmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Kasım 2021 |
Gönderilme Tarihi | 26 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
ISSN: 1309-6087, e-ISSN: 2459-0711
Mukaddime is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).