Pablo Picasso’nun 1937 tarihli meşhur tablosu Guernica, neredeyse Paris’te sergilendiği ilk andan itibaren sanat tarihinin en etkileyici savaş eleştirilerinden biri, hatta en önde geleni olarak nitelendirilmiştir: O adeta bir yirminci yüzyıl ikonudur; kimsenin ilgisiz kalamayacağı bir zulüm anını kayda geçiren savaş karşıtı bir anıt! Fakat Guernica’da tanık olduğumuz şey, yalnızca zulmün çarpıcı bir temsilinden mi ibarettir? Picasso’nun savaşa yönelik eleştirisinin mahiyeti, savaşın sebep olduğu ıstırap ve yıkımın korkunçluğunu göstermekle mi sınırlıdır? Üzerinden atlanmaması gereken bir başka soru ise şu olmalıdır: Picasso’nun savaş eleştirisi, nihayetinde bir tür pasifizme cevaz veren muğlak bir şiddet eleştirisi midir? Yoksa şiddetle aslında pek de bir derdi olmadığını gayet iyi bildiğimiz Picasso, savaşa has şiddetin karşısına, hiçbir şekilde araçsallaştırılamaz ve temellük edilemez bir başka şiddeti mi çıkarmak istemektedir? Ve eğer öyleyse, bunu neden insan ile hayvan (lakin insanın dışındaki değil, içindeki öteki olarak hayvan) arasındaki gerilimin, yani insanı tam da kendi içerisinden yaran ve kateden bu kadim kurucu gerilimin ortasına yerleştirmek istemiş olabilir? Guernica hakkında genellikle yapılan şeyden uzaklaşıldığında, yani ikonografik çözümleme usulü ikincilleştirildiğinde görülecektir ki, insan tinselliğinin zulmün baskısı altında trajik bir şekilde yitirilişini gösteren bu sahnede, tablonun bütün gerilimi, insani bir jest ile hayvani bir jest arasındaki yarıkta birikmektedir. Tablo hakkında sahip olunan hakim kanaatin aksine, bu çalışmanın iddiası şudur ki, Guernica’da esas olan şey, zulmün tasviri değildir: Gerçekte Picasso, uygarlığın kendi üzerine dönmüş zulmünden (yani savaştan) duyduğu tiksintiyi, bu zulmün sebep olduğu insanlık halinden çıkışsızlıkla müphem bir temas içerisinde resmetmiştir. Bir çıkış yoktur, üstelik buradaki zulümden türetilebilecek ne bir mağduriyet ethosu, ne vicdan muhasebesine yönelten ilksel bir suçluluk, ne de bir kurban veya feda kültürü söz konusudur. Çıkış yoktur, çünkü tinin alçalışıyla birlikte ortaya çıkan şey, aynı tinselliğin kendi mutlak ötekisi olarak kurup dışladığı hayvandan başkası değildir. Tam da bu yüzden, Guernica’yı seyreden bizlerin dikkati, zulmün müstehcen görselliği tarafından kapılmışken, tabloda gerçekten zulüm görenlerin meyli, dehşetin dışında/kıyısında duran bir başka figüre yönelmiştir: Boğa. Zira boğa, yalnızca savaşa son verecek olan şiddetin sahibi değildir, aynı zamanda bildiğimiz insanlığın sonundan ve bildiğimiz tinselliğin kaybından sonra, insanı ve hayvanı yeniden düşünmeye davet eden şeydir. Nitekim bu çalışma da, Guernica’nın işaretlerini takip ederek, insan, hayvan ve şiddet arasındaki ilişkinin izini sürmeye çalışmaktadır.
Bölüm | Makale / Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 40 Sayı: 1 |