Türkiye ekonomisi, Ağustos 2018’de bir kez daha bir döviz kuru krizini deneyimlemiş bulunuyor. İzleyen dönemde ve belki de hâlâ, bunun bir kriz olup olmadığı konusundaki tartışmalar bir yana, ciddi ekonomik sıkıntıların baş gösterdiğine tanık olduk. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yaşadıkları krizler nitelik itibariyle birbirinden farklılık gösteriyor. Son 20-30 yıllık dönemde, gelişmekte olan ülkelerde gözlenen finansal krizlerde ani duruş ve geri dönme kavramlarıyla açıklanan, uluslararası finansal sermayenin ülkeden kaçışı adeta finansal krizin bir alamet-i farikası haline gelmiş durumda. Yüzeysel bir bakış açısıyla, sıcak para olarak da adlandırılan, bu kısa vadeli sermaye çıkışları krizin tetikleyicisi olarak görülüyor. Oysa finansal bir kriz ile eşanlı olarak ortaya çıkan bu gelişmeyi, krizin nedeni değil, göstergesi olarak tanımlamak daha doğru bir yaklaşım olur. Bu ortak göstergeye ve diğer benzerliklere karşın, gelişmekte olan ülkelerin, krize yol açan sorunlarının da aslında farklılaşabileceğini anımsamak gerekiyor. Örneğin, bizim ekonomimizde inşaat sektörünün göreli payının arttırılması bu çerçevede görülebilir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Yorum |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 43 Sayı: 1 |