Osmanlı oryantalizmi (şarkiyatçılık), yeni emperyalizm çağı boyunca Batı
emperyalizmine ve buna eşlik eden ideolojilere karşı inşa edilmiş Batı-dışı bir formdur.
Osmanlı İmparatorluğu, kendisi için bir reform çağı olan 19. yüzyılın son çeyreğinde,
çeperindeki Arap topraklarına kendi siyasal iktidarının sembollerini taşırken Batılı
oryantalizmin ‘Doğu’ için ürettiğine benzer bir söylemsel iktidar da üretmiş oldu. II.
Abdülhamid Dönemi’ne kadar geriye götürülebilecek bu söylem, İkinci Meşrutiyet’in
ve Cumhuriyet’in ilk döneminin elitleri tarafından miras alındı. Bu makale, geç
19. yüzyıl Osmanlı oryantalizminin ve erken 20. yüzyıl Türk oryantalizminin Türk
edebiyatındaki yansımalarını, Refik Halit Karay’ın 1940 yılında yayınlanan ve Lübnan
ve Suriye’de geçirdiği sürgün yıllarının izlerini taşıyan Gurbet Hikayeleri adlı kitabındaki
dört öyküsü (Yara, Fener, Çıban, Güneş) üzerinden göstermeyi amaçlıyor. Makale, bir
yandan Karay’ın öykülerinin tarihsel arka planını teşkil eden II. Abdülhamid Dönemi’nin
Arap topraklarındaki imparatorluk politikalarının izlerini araştırırken, bir yandan da
öykülerdeki ‘Arap’ ve ‘Arap toprakları’ imgesini incelemekte ve öykülerde resmedildiği
şekliyle Türkler ve Araplar arasındaki eşitsiz güç ilişkisine odaklanmaktadır. Öykülerde
daima Türklerin subay ya da yaver, Arapların ise bedevi olarak yer aldığı görülmektedir.
Böylelikle öyküler daha başından bir güç hiyerarşisiyle kurulmuş olmaktadır. Arap
karakterler, modern insanları yadırgatacak şekilde kaba saba ve alışılmadık tavırlar
sergileyen, garip görünüşlü, cahil bir stereotip içinde resmedilmektedir. Esas olarak
onlar bu öykülerde ‘modern olmayan her şey’i temsil etmektedir. Bu temsil açık biçimde
Batı oryantalizminin Doğu’ya bakışından izler taşımaktadır. Karay’ın öykülerinde tıpkı
oryantalist literatürde olduğu gibi Arap coğrafyası gizemli, tekinsiz, irrasyonel, kötücül
ve cinsel açıdan yozlaşmış olarak resmedilir. Ana karakter bazen bilinmeyen toprakları
keşfe çıkmış bir kaşif, bazen kendisini uygar dünyanın uzağında bulmuş bir talihsizdir.
Her durumda o, kendisine uygun olmayan bir yerde, eşiti olmayan insanların arasındadır.
Karay’ın öykülerindeki ‘Arap’ ve ‘Arap coğrafyası’na ilişkin imgeler, oryantalist bir zihnin
olduğu kadar gündelik politikanın da yansımasıdır. O dönemde Suriye’de sürgünde
bulunan Karay’ın Birinci Dünya Savaşı’nın ardından üretilen bir ‘ihanet’ söylemiyle
damgalanan Araplara dair bakış açısını şekillendiren önemli unsurlardan bir diğerinin
1930’lardaki Hatay Meselesi olduğunu söylemek mümkündür.
Türk Edebiyatı, Osmanlı Oryantalizmi, Türk Oryantalizmi, Modernleşme, Söylemsel İktidar.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makale / Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 44 Sayı: 3 |