Bu çalışma Ali Fuat Başgil’in 27 Mayıs darbesi karşısında takındığı tutuma odaklanırken,
Türkiye’de askeri darbelere desteğin yaygınlığına dair bir fikir vermeyi de amaçlamaktadır.
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 müdahalelerinden farklı olarak genellikle
“Sol”la ilişkilendirilmektedir. Ali Fuat Başgil’in benimsediği ideolojik çizgi ise, 27 Mayıs’a
atfedilen hattan farklıdır. Başgil, kendisini “milliyetçi, maneviyatçı, hürriyetçi, terakkici
muhafazakâr” bir eksen üzerinden konumlandırmaktadır. Aynı zamanda Başgil, yaygın
şekilde darbe karşıtlığının bir sembolü sayılmaktadır. Özellikle iki binli yıllarda bu vurgu
üzerinden gündeme getirilmiştir. Çalışma, Başgil’e dair yaygın algıyı sorgulamakta, 27
Mayıs darbesine yaklaşımını kendi yazdıkları üzerinden sergilemektedir. Bu kapsamda
başlangıçta, Başgil hakkındaki popüler algıya ilişkin bazı hatırlatmalar yapılmıştır.
Ardından Başgil’in açık bir şekilde 27 Mayıs darbesini meşru bir hareket olarak gördüğü
ortaya konmuş, böylece algıyla gerçeklik arasındaki farka dikkat çekilmiştir. Çok zaman
darbe karşıtlığının prototipi olarak sunulan Başgil’in, siyaset bilimi argümanlarıyla
darbeye meşruiyet kazandırmaya dönük yorumları, meselelere, bu arada aydınlara
seçmeci bir yaklaşımla değil, bir bütünlük içerisinde bakmanın önemini hatırlatmıştır.
Devamında Başgil’in darbeye yönelik tutumunun konjonktürel olup olmadığı hususu
değerlendirilmiştir. Bu kapsamda daha önce ifade ettiği bazı görüşler üzerinde
durulmuştur. Demokrasinin oy sayısına indirgenmemesi, memleketin kaderinin
“cahil” kitlelere bırakılmaması gerektiği şeklindeki değerlendirmelerinin altı çizilmiştir.
Bu düşünceleriyle, darbe karşısında takındığı tutum arasında ilişki kurulabileceği
yönünde çıkarımlara varılmıştır. 27 Mayıs döneminde bir süre tutuklanan Başgil, 1961
seçimlerinden sonraki Cumhurbaşkanlığı adaylığını, bizzat darbecilerin baskısıyla geri
çekmek zorunda kalmıştır. Bu kapsamda onu darbeciler nezdinde sakıncalı hale getiren
faktörler araştırılmıştır. Çalışmanın son kısmında, Türkiye’deki laiklik uygulamasına
dönük eleştirel tutumu ile Anayasayı yapacak Kurucu Meclisin yapısı ve işleyişi
hakkındaki görüşlerine dikkat çekilmiştir. Muhalif konumunun, darbe karşıtlığıyla değil,
darbe sonrası izlenecek politikalarla ilgili olduğu savunulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makale / Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Eylül 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 45 Sayı: 3 |