Zamanı ve mekânı kullanarak yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalışan sinema, mekânın ve onun temsillerinin kavramsallaştırılması aracılığı ile varoluşsal deneyim ortamları sağlamaktadır. Gündelik hayattan aşina olduğumuz pek çok durum sinema tekniklerinin -tekrar eden kurgular, biçimsel manipülasyonlar- kullanımının yanı sıra doğrudan mimari mekândan -klostrofobik mekânlar, sonu gözükmeyen koridorlar vs.- beslenerek gerilim unsurunu ön plana çıkabilmektedir. Bu noktada gerilim sineması mekânları kullandığı psikolojik alt metinler ile mekân-deneyim araştırmaları için zengin ortamlar oluşturmasının yanı sıra bu kavramların mekânsallaşma biçimlerinin irdelenmesi ile de mimari söyleme olanak sağlamaktadır. Fantastik/korku-gerilim sinemasının temelinde yer alan tekinsizlik olgusu bilinç kavramı ile ilişkilendirilmekte ve ‘aşina olduğumuz bir şeyin içinde yatan rahatsız edicilik’ tanımlamasına dayanmaktadır. Bu filmlerde de oluşturulmaya çalışılan mekânsal tekinsizlik mimari mekânın konu edindiği en tanıdık olan ev kavramından insan zihninin bilinçaltı rüya mekânlarına kadar geniş bir yelpazede varlık göstererek, sinema anlatımının derinleşmesine olanaklar sağlamaktadır. Bu bağlamda mekân, sinema ve psikoloji arakesitinde yer alan çalışma mekân ve temsil ilişkisine tekinsizlik kavramı üzerinden yaklaşmaktadır. Çalışma kapsamında olay örgüsünün ağırlıklı olarak tanımlı kurgusal mekânlar üzerinden gerçekleştiği fantastik/korku-gerilim türünde seçilen bir grup film aracılığıyla, tekinsizlik kavramının tanımı ve bu bağlamda sinemada “tekinsizlik“ hissinin yaratılmasında öne çıkan psikolojik biçimlerin mekânsal yansımalarının bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışı kavramları üzerinden irdelenmesi amaçlanmaktadır.
Cinema tries to create a new reality by using time and space, and offers experience of existential environments through the conceptualization of space and its representations. In cinema, many situations that are familiar from everyday life can be a medium of tension directly from architectural spaces such as well as cinematic techniques. At this point, cinema spaces not only create environments for space-experience researches with the psychological sub-texts, but also enable architectural discourse to examine the spatial parameters of these concepts. As a psychological term; the phenomenon of uncanny, which lies at the basis of the fantastic / horror-thriller cinema, is associated with the concept of consciousness and is based on the definition of 'disturbing underlying something we are familiar with'. The spatial uncanny that is attempted to be created in films provides endless possibilities for the deepening of cinematic expression by presenting a wide range from the most familiar house concept to human mind itself to subconscious dream spaces. In this context, the phenomenon of uncanny is discussed through the concepts of consciousness, subconscious and unconscious and spatial forms of these concepts in cinema are examined through selected films.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 5 Sayı: 1 |