According to the language games theory, all representational systems (id est all discourses), whether scientific or religious, are nothing more than inter-human conventions that take place within the limits of practical life. The idea that the fields such as science, religion, art, and morality have objective criteria of truth and validity should be abandoned. Therefore, the criteria of rationality, meaningfulness and accuracy relating to the concepts and statements in a discourse should be sought within the discourse itself in question, because there is no reality that is independent of cultural-linguistic categories and is not related to any language game. The concept of “truth” is a concept that has meaning only in the context of any language game. So that a word and a concept have a meaning, it is not necessary to be an essence or an objective correlative to what they indicate. Moreover, the properties that are claimed to constitute the essence of something are produced within a certain language game. For example, when we look at the words “good” in morality and “beautiful” in art, we tend to think that there is an essence of goodness and beauty that those imply and indicate. However, the thinkers who adopt the language games theory say that these words have no essence and that a so-called “semantic” essence can be revealed only by looking at their actual usage.
Dil oyunları kuramına göre, ister bilimsel ister dinî, tüm temsil sistemleri (yani söylemler), pratik hayatın sınırları içinde gerçekleşen insanlararası uzlaşımlardan başka bir şey değildir. Bilim, din, sanat, ahlâk . . . gibi alanların nesnel doğruluk ve geçerlilik kıstaslarına sahip olduğu düşüncesi terkedilmelidir. Dolaysıyla bir söylemdeki kavram ve ifadelere ilişkin akla uygunluk, anlamlılık ve doğruluk kıstaslarının bizzat sözkonusu söylemin kendi içinde aranması gerekir. Çünkü kültürel/dilsel kategorilerden bağımsız ve herhangi bir dil oyunuyla ilişkisi olmayan bir gerçeklik bulunmamaktadır. “Gerçek” kavramı, ancak herhangi bir dil oyunu bağlamında anlama sahip bir kavramdır. Bir kelime ya da kavramın anlama sahip olması için, onların delalet ettiği bir özün ya da nesnel bir karşılığın bulunması da gerekmez. Kaldı ki, bir şeyin özünü oluşturduğu iddia edilen özellikler belli bir dil oyunu içinde üretilmektedir. Sözgelimi, ahlâkta “iyi” sanatta “güzel” kelimelerine baktığımızda, bunların imâ ve işaret ettiği bir iyilik ve güzellik özünün bulunduğunu düşünme eğilimi gösteririz. Fakat dil oyunları kuramını benimseyen düşünürler bu kelimelerin bir özünün olmadığını ve ancak fiilî kullanılışlarına bakarak “semantik” sözde bir özün ortaya çıkarılabileceğini söylerler.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | MAKALE |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Temmuz 2021 |
Gönderilme Tarihi | 12 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 11 Sayı: 2 |
Bilginin ışığında aydınlanmak dileğiyle....
ODÜSOBİAD