Yoksulluk farklı boyutlarda toplumsal bütünü etkileyen sosyal bir olgudur. Yoksulluk, birçok yönüyle “yoksun olma” ve “erişememe” durumunu ifade etmek amacıyla kullanılan bir kavramdır. Kadınlar cinsiyet ayrımcılığının bir sonucu olarak yoksulluğu erkek bireylere göre daha derin bir biçimde yaşamaktadırlar. Kadınların yoksulluğu erkeklere oranla daha derin ve daha kapsamlı bir biçimde yaşaması “yoksulluğun kadınlaşması” kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur. İlk defa ABD’de Pearce tarafından kullanılan kavram, erkeğe bağımlı kadın hayatlarının erkeğin kaybıyla yaşadığı yoksulluk durumunu ortaya koymuştur. Bir başka ifadeyle boşanma, ölüm, ayrılık gibi nedenlerle birlikte olduğu erkeği kaybeden kadınlar, yoksulluk riski ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Pearce 1978 yılında tek ebeveynli aileler üzerine yaptığı çalışmada aile reis kadın olan ailelerin, aile reisi erkek olanlara oranla %30 daha yoksul olduğu sonucuna varmıştır. Kadınlar toplumsal hayata katılım konusunda, toplumsal fırsatlara erişim gibi konularda erkeklerle eşit haklara sahip olmadıklarından istihdam içerisindeki yerleri erkeklere göre daha dar olmakta ve daha düşük ücretlerle çalışma durumunda kalmaktadırlar. Bu nedenle bizim çalışmamız “yoksulluk” ve bu yoksulluk içinde de “kadın yoksulluğuna” odaklanmıştır. Çalışmanın amacı kadınların yoksulluk deneyimlerinin erkeklere oranla yüksek olmasının nedenlerini birçok açıdan ortaya koymaktır. Bu nedenle çalışma yöntemi olarak nitel çalışma yöntemi seçilmiştir. Literatür taramasına dayalı olarak yapılan çalışmada kadınları yoksulluk riski ile karşı karşıya bırakan unsurlar bir araya getirilmeye çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 25 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 10 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 11 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 4 Sayı: 2 |
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ
Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınıdır.
SAMSUN