Geçen
yirminci yüzyılın sonları ile yirmi birinci yüzyılın başlarında yaşadığımız şiddet,
vahşet ve bölgesel savaşlar insan hakları
nosyonunun istikameti konusunda derin şüpheler uyandırmış ve akabinde
meşruiyet tartışmalarını gündeme getirmiştir. Bir taraftan U. Baxi ve C.
Douzinas gibi düşünürlerin evrensel bir kurtuluş ütopyası olarak görülen insan
hakları nosyonuna dair güçlü ve makul eleştirileri, diğer taraftan bazı ülkelerde
yaşanan olayların pratik sonuçları meseleyi yeniden düşünmeyi gerekli kılmıştır.
Sözgelimi Doğu Türkistan, Filistin, Somali ve Myanmar’da yaşanan trajediler, gittikçe
büyüyen Mülteci sorunu, Ayrımcılık, Nefret ve İslamofobi ile Küre’de yaygınlık
kazanan terör, bırakın insan haklarının teorik olarak tartışılmasını pratik sonuçları
açısından bile meseleden fersah fersah uzakta olduğumuzu beyan eder. Bu
yaklaşıma ustalıklı manevralarla itirazlar edilebilir; kötülüklerin
kaçamayacağımız bir olgu olarak karşımıza dikildiği ya da onların iyiliklere
nispetle değerlendirilmesi gerektiği söylemi ileri sürülebilir. Oysa meselenin
insanlığın vicdanında ya da sağduyusunda yansımaları, insan haklarının varoluşun
gerçeklerine uyacak bir şekilde düzenlenmesi gerektiğine dair feryatları
seslendirir. Bu makale, insan hakları nosyonunu nasıl anlamamız gerektiğini
çağın önemli bir filozofu Joseph Margolis’in görüşleri üzerinden kavramayı amaçlar.
İnsan Hakları Joseph Margolis ikinci–en iyi ahlaki fail hakkaniyet
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | 2017 Yılı 7. Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2017 |
Kabul Tarihi | 8 Ocak 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 7 |