Hz. Peygamber’in kurduğu Medîne şehir devleti örneğinde varlık bulan Arap baskın İslam cemaati, onun vefatının ardından çok uzun bir süre geçmeden, sınırları Mâverâünnehir’e dayanmış çok uluslu bir imparatorluk görünümüne kavuşmuştur. Büyümenin getirdiği politik, sosyal ve ekonomik sorunlar halife Hz. Osman’ın da katliyle kaosa dönüşmüştür. Hâricîlerin toplumu terörize eden uygulamalarının üstüne Hz. Ali ve Muaviye mücadelesinin uzun sürmesi toplumda ciddi bir yorgunluğa sebep olmuştur. Kabilecilik geleneğinin de tezahürü olan bu çatışmalar, yeni bir kazanım olan İslam toplumu tecrübesini tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. Bu noktada, siyaset üstü bir tavırla cemaati-toplumu önceleyen bir grup dikkat çekmektedir. Bu grubun ortak özelliği tarafların durumunu ahirete “ircâ” ederek tarafsız kalmalarıydı. Bu bağlamda “İlk Mürcie”, siyaset üstü bir çabayla toplumsal çözülmenin önüne geçmek için büyük günah işleyenlerin durumunu ahirete erteleme/vakf etme fikrini barındırmaktadır. İlk Mürcie’nin büyük günah probleminin ortaya çıkardığı kaosa karşı toplumsal birliği önceleme tavrı, büyük günah işleyen kişinin tekfir edilmemesi sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu tavır ameli imandan ayıran bakış açısına kapı aralamış, bu da Arap olmayan Müslümanların İslam toplumunda var olabilme mücadelelerinde önemli bir işlev görmüştür. Bu makale İlk Mürcie’nin Arapların kabileci zihniyetten toplum olma bilincine geçişinin bir tezahürü, onun türevi olan sonraki Mürcie’nin de Arap olmayan Müslümanların toplumda var olabilme mücadelesine katkısını öne çıkarmaya çalışmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 14 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |