Bu makalede iki temel konu üzerinde durulmaktadır. Birincisi sosyal bir varlık olan insanın dışsal bir realite olarak içinde yaşadığı ve her zaman hesaba katmak zorunda olduğu toplumun nesnel gerçekliğine, ikincisi de bu nesnel gerçekliğe, görünürdeki sosyal yapılara ve gündelik yaşama ilişkin bilinçte saklı olana bakmayı hedefleyen sosyolojik perspektife değinilmektedir. Zira son derece bireyselmiş gibi görünen birçok sorun, başta aile ve toplum olmak üzere bireyi de aşan sosyal çevrenin etkisi ve baskısından kaynaklanmaktadır. Hiç şüphesiz bu baskının bireyin gündelik yaşamında nasıl ve hangi tür ilişkilerle ortaya çıktığını ve bu ilişki ağını besleyen toplumsal ilişkilerin nasıl üretildiğini anlamanın yolu ise sosyolojik perspektiften geçmektedir. Bunun yanı sıra makalede sosyalleşme sürecinin hem öznesi hem de nesnesi konumundaki insanın, üyesi olduğu toplumun dışsal gerçekliğine tabi olduğu kadar bu gerçekliği üreten dünyanın ana aktörü de olduğu dikkate alınarak şu iki temel soruya da cevap verilmektedir. Toplumun organik yapısını oluşturan aile, din, cemaat ve devlet gibi kolektif bütünlerin ama daha da önemlisi önce gönüllü bir birlikteliğin sonucunda oluşan sonra da toplumsal hegemonyanın ve rızanın üretilmesinin ideolojik araçlarına dönüşen kurumların, geleneklerin ve değerlerin insan doğası üzerindeki etkisi nedir? ve bir gerçeklik alanı ve ajanı olarak toplum, insanın içindeki kendisini ve kendi içindeki insanı nasıl değiştirmekte ve dönüştürmektedir?
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 19 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 16 Sayı: 2 |