When the parts of the Ḥanafī law literature related to the contract of sale are examined, it is seen that a special importance is attributed to the distinction between mabī’ (purchased/sold item) and thaman (purchase/sale price) as a criterion of legitimacy. For this reason, this distinction is associated with almost every issue from the legal existence and validity of the contract of sale to its results. Some of the legal arrangements which are shaped according to the mabī-thaman distinction come into prominence. The first of these is that while the mabī’s being present in the property of the seller at the time of the contract in a manner suitable for delivery is obligation in terms of the legal existence of the contract, there is no such an obligation for thaman. The second is that while the seller's ownership of the thaman becomes definite with the contract, the customer's ownership of the mabī’ becomes definite only with qabḍ (taking possession). The third is that while the legal transaction of the seller on the thaman is legitimate before the qabḍ, the legal transaction of the customer on the mabī’ is not legitimate. These differences are mainly dependent on two reasons. The former is that while the mabī’ is seen as the sharṭ (condition) which the existence of the contract depends on its existence, the thaman is seen as the result of the contract in Ḥanafī law. The latter is the identification of mabī’ with ʿayn and thaman with dayn in terms of their terminological contents.
Hanefi hukuk literatürünün satım akdiyle ilgili kısımları incelendiğinde, mebî‘-semen ayrımına meşruiyet ölçütü olarak özel bir önem atfedildiği görülmektedir. Bu sebeple söz konusu ayrım, satım akdinin hukukî varlık ve geçerliliğinden sonuçlarına kadar hemen her hususla ilişkilendirilmektedir. Mebî‘-semen ayrımına göre şekillenen hukukî düzenlemelerden bazıları ön plana çıkmaktadır ki bunlardan ilki, mebî‘in, akit esnasında satıcının mülkiyetinde teslime elverişli bir biçimde hazır bulunmasının, akdin hukukî varlığı bakımından zorunlu olmasına karşılık aynı durumun semen bakımından zorunlu olmamasıdır. İkincisi, satıcının semen üzerindeki mülkiyetinin akitle birlikte istikrar bulmasına karşılık müşterinin mebî‘ üzerindeki mülkiyetinin ancak kabz ile istikrar bulmasıdır. Üçüncüsü, kabzdan önce satıcının semen üzerinde tasarrufta bulunmasının hukuken meşru olmasına karşılık müşterinin mebî‘ üzerinde tasarrufta bulunmasının meşru olmamasıdır. Sözü edilen hukukî düzenleme farklılıklarının açığa çıkmasında iki temel gerekçe bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Hanefî hukukunda mebî‘in, akdin varlığının kendi varlığına bağlı olduğu unsur (şart); semenin de akdin sonucu (hükmü) olarak görülmesidir. İkincisi ise terminolojik içerikleri bakımından mebî‘in aynla semenin de deynle özdeşleştirilmesidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 24 Haziran 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 5 Ocak 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 9 Sayı: 1 |