Bir bireyin yaşadığı ve bize aktardığı gerçekliğin temel kaynağı onun iç gerçekliğidir. Dış dünyayı algılama, bu algıların içsel temsilcilerini inşa etme ve dışsal olaylara yönelik ortak içsel deneyimlerimizi açıklamak için sayısız teoriler ve kavramlar geliştirilmiştir. En çok üzerinde durulan kavramlar; içselleştirme (internalizasyon), özdeşim (identifikasyon), içealım (inkorparasyon) ve içeatım (introjeksiyon) olmuştur. Bununla birlikte bu kavramların ortaya atıldığı dönemden bu yana içerikleri ile ilgili kesin çizgilerin oluşmadığı gözükmektedir. Bu kavramlar zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılabilen, zaman zaman da birer savunma mekanizmaları gibi anlaşılabilen iç içe geçmiş tanımlar gibi gözükmektedir. Bu yazıda adı geçen kavramların tarihsel gelişimleri ve içerikleri açıklanmaya çalışılmıştır.
The reality of the individual that is experienced and transmitted to the external world mainly stems from one's internal reality. A number of concepts and theories has been developed to explain how we percept the external world, construct the representations of those perceptions and what are the common shared internal experiences about that. Prominent concepts on this issue include internalization, identification, incorporation and introjection. However, from the days those concepts suggested until today there has been no consensus on boundaries between them. Thus, these concepts sometimes seem to be used interchangeably or understood as defense mechanisms. In this paper we tried to give comprehensive information about these concepts in terms of their historical development and contend.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sinirbilim |
Bölüm | Derleme |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 5 Sayı: 3 |