İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden olan Charles Dickens, eserlerinde Sanayi Devrimi, Fransız Devrimi, işçi sınıfı, kadınların ve çocukların toplumdaki korunaksız konumu gibi iktisadi kırılma anlarının sosyal meselelerdeki izdüşümünü kaleme alır. İki Şehrin Hikayesi 1859 yılında yazılmış olup, Fransız Devrimi’nden hemen önce ve devrim esnasında Londra’da ve Paris’te yaşayan insanların sosyal ve ekonomik durumlarının portresini çizer. Ekonomik farklılıkların, ezilmişliğin ve zorbalığın vahşet duygusunu nasıl tetiklediğini anlatır. Devrimin yalnızca değişimle değil, aynı zamanda şiddetle olan bağlantısını gösterir. Kilise, kral ve jakobenler üçgenindeki siyasal literatürün temelindeki bireyciliği, özgeciliği ve otoriterliği ortaya koyar. Feodalitenin sınıflar arasındaki uçurumunu betimlerken, otoritenin içindeki rıza mefhumunu vurgular. Cumhuriyet sonrasında ise özgürlük ve eşitlik sloganının altındaki bireysel hesaplaşmalara dikkat çeker. Buna göre toplumsal yozlaşma aydınlanma ya da devrimle giderilebilecek bir sorun değildir. Fransız Devrim’i sonrasında bozulmuşluk yalnızca sınıf değiştirir, ancak bozulmuşluğun kendisi devam eder. Bu çalışmada İki Şehrin Hikayesi’nde ele alınan bu olayların, bozulmanın ve karakterlerin tarihsel ve siyasal arka planı incelenmiştir. Devrimi olanaklı kılan aydınlanmanın fikri temelleri ve devrimi gerçekleştiren jakobenlerin şiddet eylemleri üzerinden aydınlanma ve devrimin şiddete nasıl vardığı ve Dickens’ın kitabında bu bağlantıyı nasıl kurduğu çalışmanın temel sorusudur. Amaç, Fransız Devrimi’nin siyasi ve tarihi taraflarının, İki Şehrin Hikayesi’nde nasıl anlatıldığını incelemek ve disiplinler arası bir çalışma ortaya koymaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İngiliz ve İrlanda Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Türk dili, kültürü ve edebiyatı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 20 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 39 |