The Holy Quran is the last divine word. The Holy Quran was sent down in clear Arabic. The first addressee is a society that combines the richness of the language with literary pleasure and makes uttering wise words a way of life. The Holy Quran took into account the characteristics of the language of the society it addressed and used it in the most literary way. In addition to the real meanings of the words, it used styles such as simile, representation, metaphor, wujūh, and nazāir. It used the Ijaz method when appropriate and included expressions that could be considered vague and ambiguous. In addition, the Quran enriched existing words by giving them new meanings. Because the perspective it offers and the belief system it creates will solve the problems of mankind and will be the source of a religion that can be lived without any problems for ages. The first source to be consulted to understand the Quran better is itself. However, Hz. The Prophet made explanations where needed and taught by applying the provisions himself. After the Prophet, tafsir studies accelerated and thus Qur'anic sciences began to emerge. Wujūh-nazāir also emerged in this period. While the explanation of the Holy Quran to a society that uses its own language is seen as the first condition for understanding it, it is clear that more explanation will be needed when communicating it to societies whose language is not Arabic. The word "zann" which has an important place in the thoughts and behaviors of human beings, is Arabic in origin and is a word that has entered Turkish in the same way. Naturally, if this word is used in different meanings, is it understood by the addressee as it should be? Are necessary explanations included in the meanings? This study aims to determine the meaning of the word "zann”.
Kur’an-ı Kerim, son ilahi kelamdır. Kur’an-ı Kerim, apaçık bir Arapça olarak indirilmiştir. İlk muhatap, dilin zenginliğini edebi zevkle birleştiren ve hikmetli sözler sarf etmeyi hayat biçimi haline getiren bir toplumdur. Kur’an-ı Kerim, hitap ettiği bu toplumun dilinin özelliklerini gözetmiş ve onu en edebi bir biçimde kullanmıştır. Kelimelerin hakiki anlamları yanında teşbih, temsil, mecaz, vucûh, nezâir gibi üsluplara başvurmuştur. Yerine göre îcaz yöntemini kullanmış, müphem ve mücmel sayılabilecek ifadelere yer vermiştir. Ayrıca Kur’an, mevcut kelimelere yeni anlamlar yükleyerek onlara zenginlik kazandırmıştır. Zira sunduğu bakış açısı ve oluşturduğu inanç sistemi, insanoğlunun sorunlarını çözecek ve çağlar boyu sorunsuzca yaşanabilecek bir dine kaynaklık edecektir. Kur’an’ın daha iyi anlaşılabilmesi için müracaat edilecek ilk kaynak yine kendisidir. Bununla birlikte Hz. Peygamber, ihtiyaç duyulan yerlerde açıklamalar yapmış, hükümleri bizzat uygulayarak öğretmiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra tefsir çalışmaları da hızlanmış ve böylece Kur’an ilimleri oluşmaya başlamıştır. Vucûh-nezâir de bu dönemde ortaya çıkmıştır. Kur’an-ı Kerim’in kendi dilini kullanan bir topluma izahı, onu anlamanın ilk şartı olarak görülürken dili Arapça olmayan toplumlara iletilmesi noktasında daha fazla açıklamaya ihtiyaç duyulacağı açıktır. İnsanoğlunun düşünce ve davranışlarında önemli bir yere sahip olan “zann” kelimesi köken itibariyle Arapça olup Türkçeye de aynı şekilde geçmiş bir kelimedir. Doğal olarak bu kelimenin farklı anlamlarda kullanılması halinde acaba muhatap tarafından olması gerektiği şekliyle anlaşılabilmekte midir? Günümüz insanına hitap eden meallerde bu inceliklere riayet edilmiş, gerekli açıklamalara yer verilmiş midir? İşte bu çalışma zann kelimesinin anlam alanını tespit etmeyi, kullanış biçimlerine göre ne gibi anlamlar kazandığını belirlemeyi amaçlamaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arap Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Dünya dilleri, kültürleri ve edebiyatları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 20 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 20 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 40 |