İslam hukukunda
“genel kural” anlamında çoğunlukla “kaide” kavramı kullanılmaktadır. Ancak ilk
dönemlerde bu kavram yerine daha çok “asl” ve “kıyas” kavramları kullanılırdı.
On dördüncü asırdan itibaren “asl” kavramı yerine “kâide” kelimesi kullanılmaya
başlanmıştır. “Dâbıt” kelimesi yer yer kâide ile aynı anlamda kullanılmakla
birlikte kısa bir müddet sonra kapsam itibariyle kaide kavramından daha dar
anlamda olduğu vurgulanmaya başlamıştır. Günümüzde bir de birbirinden farklı
hukuki olayları açıklamak için kullanılan ve bir bütünlük içinde düzenlenmiş
olan önermeler sisteminden söz edilir ki, buna da “fıkıh nazariyesi” denir.
Ağırlıklı olarak bir İslâm Borçlar Hukuku Kanunu olan Mecelle’nin
başında doksan dokuz küllî kâide bulunmaktadır. Mecelle Mazbatası’nda
bir nakl-i sarih bulunmadıkça bunlarla hükmedilemeyeceği açıkça ifade edilmiş
olmakla birlikte daha önce Hâdimî’den itibaren bazı usûlcüler kavâid-i
külliyenin delil olduklarını ifade etmişlerdir. Bu makalede konuyla ilgili
temel kaynakların yanı sıra güncel araştırmalar da dikkate alınarak, İslâm
hukukunda genel kural anlamında kullanılan kavramlara temas edildikten sonra
küllî kâidelerin delil olup olmadıkları üzerinde durulmuştur.
Akdeniz Üniversitesi BAP
SBA-2018-2779
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Proje Numarası | SBA-2018-2779 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ekim 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 43 |