Düzeltme
Mu’tezile’nin oluşumuna ilişkin ilk fikrî temelin nerede nasıl ortaya çıktığı tarihî veriler üzerinden tespit edilecek niteliktedir. Buna göre Mu’tezile’nin kurucusu Vâsıl b. Atâ, Medine’de dünyaya gelmiş ve sonraki süreçte güçlü bir şekilde benimseyip savunacağı itikâdî/kelamî tercihleri yine orada almış olduğu sistematik dersler üzerinden bir anlamda inşa etmiştir. Hz. Ali’nin torunu ve Muhammed ibnu’l-Hanefiyye’nin oğlu olan Ebû Haşim, Vâsıl b. Atâ’ya ders vermiş ve onun başkalarına göre farklı sayılabilecek tutumlarının gelişimine etkin katkı sağlamıştır. Vâsıl b. Atâ elbette Ebû Haşim üzerinden Muhammed ibnu’l-Hanefiyye’nin dinî/itikâdî görüşlerine de ulaşmış olmaktadır. Nitekim Mu’tezile tabakat kitapları Ebû Haşim’in, mu’tezilî tenzih tutumunu Vâsıl b. Atâ’ya öğrettiğine ilişkin açık tespitleri bize bildirmektedir. Şu halde tenzîhî tutum Ebû Haşim ve Muhammed ibnu’l-Hanefiyye yoluyla Hz. Ali’ye dayandırıldığı gibi sahabenin ileri gelenlerinin de aynı yaklaşımı benimsediği yine sözü edilen tabakat kitaplarında dile getirilmektedir. İnsanın iradesi ve sorumluluğu da ilk günden itibaren Mu’tezile tarafından savunulmuş ayrıca bu temel mezhebî tercih kendi iddialarına göre sahabenin belli kesimi tarafından tam da mu’tezilî yaklaşımın belirlediği çerçevede anlaşılıp itikâdî bir ilke olarak kabul edilmiştir. Vâsıl b. Atâ Basra’ya geçtikten sonra en yakınındaki kişi olan Amr b. Ubeyd ile birlikte Hasan Basrî’nin ders halkasına katılmış ve büyük günah ile ilgili bir tartışma sonucunda her ikisi de hocalarının ders halkasından ayrılmıştır. Ancak tarihî kayıtlar gösteriyor ki ilerleyen süreçte belirginleşen ilk i’tizâlî yaklaşımlar tanımlanırken konular dolaylı bile olsa Hasan Basrî ile de müzakere edilmiştir.
Mu’tezile’nin ortaya çıkışını ve gelişimini daha iyi kavramak, dinî kültürel zemini yanında içine doğduğu sosyokültürel ve siyasî çevrenin ayrıca değerlendirilmesini gerektirmektedir. Mu’tezilî kurucu kimliğin hem kişiler hem de toplumsal kesim bağlamında ele alınıp irdelenmesi ve ilgili kimliğin inşaında etkin olan bilimsel kültürel çevreye ayrıca işaret edilmesi söz konusu değerlendirmeye dahildir. Vâsıl b. Atâ ile Amr b. Ubeyd’in kişisel düzeydeki bilimsel merakları, dinî bilgiyi yeniden tanımlama istekleri ve bunu çevreye yayma arzuları, siyasî hedefleri, kendilerini güçlü şekilde ortaya çıkaran Araplar dışındaki Müslüman çevre yani mevâlî, yaşadıkları ve Mu’tezile’yi kurdukları Basra’nın ve onun yakınındaki Kûfe’nin dinî kültürel ve sosyal açıdan farklılığa izin veren ve siyasî ayrışmayı besleyen, barındıran yapısı, esasen itikadî bir mezhep olarak Mu’tezile’nin farklılaşması bakımından son derece önemlidir. Bunun yanı sıra Müslüman toplumda yaşayan mevâlînin dinî, sosyokültürel ve siyasî bütün faaliyetlerinde kadîm İran kültüründen sürekli destek alması, İran coğrafyasında yer alan ve Yunan felsefî kültürünü yüzyıllar boyunca muhafaza eden yakınlardaki bilimsel merkezlerin ürettiği dinî-felsefî nitelikli bilginin doğrudan ya da dolaylı bir şekilde Basra’ya ve Kûfe’ye ulaşması, müdahaleci tutumunu hiç ihmal etmeyen kadîm İran siyasî kültürünün dinî/itikadî ayrışma zeminini, ayrışma lehine olmak üzere, belli ölçüde tahkim etmesi, mu’tezilî farklılaşma bakımından değerlendirilmelidir. Mu’tezile’nin, ortaya çıktığı dönemde, özellikle ilahî sıfatları nefyederek Emevî iktidarının, cebri bir siyasî argüman olarak istismar etmesine karşılık yapıp etmeleri konusunda insan iradesini ayrıca vurgulaması hem dinî/itikadî hem de toplumsal ve siyasî alanda ciddi değişimlere sebep olmuştur.
How and where the first intellectual basis for the formation of Mu'tazila emerged can be determined through historical information. Accordingly, the founder of the Mu'tazilites, Wasil b. Ata, was born in Medina and in a sense built the theological preferences that he would adopt and defend strongly in the following period through the systematic lessons he received there. Abu Hashim, the grandson of the Ali and the son of Muhammad ibn al-Hanafiyya, taught Wasil b. Ata and contributed effectively to the development of his attitudes, which could be considered different from others. Of course, through Abu Hashim, Wasil b. Ata had access to the religious/theological views of Muhammad ibn al-Hanafiyya. As a matter of fact, the Mu'tazilite tabaqāt books inform us that Abu Hashim taught the Mu'tazilite position of tanzih to Wasil b. Ata. In this case, the tanzîhî attitude is attributed to the Ali through Abu Hashim and Muhammad ibn al-Hanafiyya, and it is also stated in the mentioned tabaqāt books that the elders of the companions adopted the same approach. Human will and responsibility were also defended by the Mu'tazilites from the first day, and according to their own claims, this basic sectarian preference was understood by a certain segment of the companions precisely within the framework determined by the Mu'tazilite approach and accepted as an theological principle. After Wasil b. Ata moved to Basra, he attended Hasan Basri's lecture circle together with Amr b. Ubayd, the closest person to him, and both of them left their teacher's lecture circle as a result of a discussion about the great sin. However, historical records show that when defining the first i'tizalî approaches that became evident in the following period, the issues were also discussed with al-Hasan Basri, even indirectly.
A better understanding of the emergence and flourishing of Mu’tazila requires to consider the socio-cultural and political environment in which Mu’tazila was born as well as its religious-cultural ground. This consideration includes discussion of mu’tazilite founding identity with regards to both individuals and social classes, and mention of scientific-cultural environment that has an impact on formation of this identity. Personal scientific interest of Vasıl b. Atâ and Amr b. Ubeyd -founders of Mu’tazila-; their wish for redefining religious information and making it public; their political goals; mawâlî, muslims other than Arabs, who make their presence felt; allowing religious-cultural and social differentiation and feeding political dissidence, the structure of Basra where they lived and founded Mu’tazila and Kufe, next to it; are, with respect to differentiation of Mu’tazila as a theological sect, extremely important. It must, in terms of mu’tazilite differentiation, be taken into consideriation that living in the Islamic society, mawâlî continously took support from ancient Persian culture on all religious, socio-cultural and political activities, that religious-philosophical information that is produced by scientific centers which are located in Iran and conserved during centuries Greek philosophical culture, arrived directly or indirectly in Basra and Kufe, and that along with its interfering manner, ancient Persian political culture fortified in favour of differentiation -to some extent- ground of religious-theological differentiation. In its emergence times, especially by negating divine atributes, Mu’tazila put emphasis on freedom of human will in response to Umayyad administration’s exploitation of 'cabr' as a political argument. This situation brought about fundamental changes both in the religious-theological fields and social and political fields.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 2 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 51 |