BibTex RIS Kaynak Göster

Endüstriyel Kalkınma, Küreselleşme ve Çok Uluslu Şirketler: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Yeni Gerçeklikler

Yıl 2008, Cilt: 13 Sayı: 2, 415 - 443, 01.06.2008

Öz

Kaynakça

  • Bu özellikler, UNCTAD (1997), Perraton (1997) ve OECD (1997) gibi pek çok makalede tanımlanmıştır.
  • Başlıca şirketin tüm bilgi birikimi ile örgütsel ve kurumsal sermayesi.
  • Dunning (1993), çok uluslu şirketlerle hükümet ilişkilerinin 30 yıllık gelişimini ele almış, ekonomik güçlerin hangi yollarla bu ilişkilerden etkilendiğini ve bu ilişkilerin doğasını açıklamıştır. Dunning ve Narula (1994).
  • Doğrudan yabancı yatırım stokunun Gayrisafi Yurtiçi Hâsılaya (GSYH) oranı aynı dönemde %8,3’ten %15,4’e yükselmiştir (UNCTAD, 1997).
  • Rugman ve Verbeke (1998) tarafından oluşturulan yöntembilim bu ilişkinin stratejik boyutlarına vurgu yapmaktadır. Bu çalışma, gelişmekte olan ülkelere özgü konulara atıfta bulunmamasına ve durumun ülkelere göre nasıl farklılık gösterdiğine atıfta bulunmamasına karşın daha dinamik bir yaklaşım oluşturulması için uygun bir düşünce tabanı oluşturmaktadır. Model, çok uluslu şirketlerle hükümetler arasındaki ilişkinin, bir ülkenin içsel ve dışsal yabancı yatırımı arasındaki simetriye, çok uluslu şirketler arasındaki şirketlere has avantajların dağılımına, hükümetlerin politikalarına şirketlerin stratejik yaklaşımlarına, şirket ve ülkelerin hedefleri arasındaki benzerliklere dayanmaktadır. Tüm bunlar, net doğrudan yatırım pozisyonunu bir belirleyici olarak içermektedir ancak katî değerlerin etkisi değerlendirmeye alınmamaktadır.
  • Örnekler için Dowrick ve Gemmell (1991), Dowrick (1992) ve Verspagen (1993).
  • Örnekler için Dunning ve Narula (1994, 1996), Narula (1993,1996), Ozawa (1995, 1996) ve van Hoesel (1999).
  • Afrika ve Latin Amerika’nın payları 1980’den 1993’e %7,3 ve %2,7’den %5,5 ve %0,8’e düşmüştür.
  • Dünya’da yüksek kalite cerrahi gereçler pazarının %10-15’ini, düşük kalite klinik gereçlerinin %50’sini bu şehirdeki üretim oluşturmaktadır. Daha detaylı bilgi için Nadvi ve Schmitz (1994).
  • Örneğin, yerel pazar büyükse ve çok uluslu şirketler diğer sektörlere teknoloji alışverişiyle ya da karlı sahiplik sözleşmeleri veya taşeron uygulaması ile ulaşabiliyorsa bu durum oluşur.
  • Bazı akademisyenler, Bilişim ve İletişim Teknolojileri’nin yeni teknolojik bir paradigma oluşturduğunu iddia etmektedir (Örneğin, Freeman ve Perez, 1998).
  • Pek çok BM Çalışması (BM, 1993; UNCTAD, 1997), DYY’ye giren küçük ve orta ölçekli arttığını göstermektedir.
  • Buna ulaşmanın yolları: (a) birim başına daha yüksek fiyatlarla satış yapmak; ve/veya (b) daha düşük optimal ölçek ekonomisine sahip üretim süreci geliştirmek; ve/veya (c) sabit maliyetleri yayma adına ürünlerini sunabileceği geniş pazarlara ulaşmak; ve/veya (d) yaratıcı süreci hızlandırıp, maliyetleri paylaşabilmek için bir firmayla (firmalarla) ortaklıklara girmek.
  • 1989–93 arasında, özelleştirme yoluyla yapılan DYY $12,2 milyarı, yani tüm gelişmiş ülkelere yapılan yatırımın %7,6’sını bulmuştur (UNCTAD, 1996). Bunun %75’inden fazlası Latin Amerika’ya ve Karayip ülkelerine gitmiştir. Bu bölgelerde özelleştirme, tüm bölgeye yapılan yatırımın %16,9’unu oluşturmuştur. Orta ve Doğu Avrupa’da ise özelleştirme yoluyla oluşan DYY yatırımları $7,5 milyarı bulmuş, bu da bölgeye yapılan DYY yatırımının %59,7’sini oluşturmuştur.
  • İstikrarlı Çok Taraflı Yatırım Anlaşmaları’nın (MAI) bir faydası, belli başlı bölgelerde yüksek talebin doğmasıdır. Ancak, bunun da Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler (SCM) anlaşmasına göre sayısal sınırları vardır. Örneğin, bahsi geçen madde hakkında başvurular ve sınırlamalar bulunsa da, sübvansiyonlar yeni bir fabrikanın değerinin %15’ini aşamaz (Ayrıntılar için Brewer ve Young, 1998).
  • The Economist, “Yorgun Hastalar, Mücadeleci Doktorlar”, 18–25 Eylül 1999.
  • Örneğin, az gelişmiş ülkeler yasadışı TRIM’lerini yok etmek için 1 Ocak 1995’ten itibaren 7 yıla sahiptir. Bu süre, ödemeler dengesini tutturabilmek ya da yavru endüstrileri korumak için uzatılabilir. TRIM’ler, minimum yerel istikrar, minimum yerel öz kaynak yatırımı konularını kapsamamaktadır. Az gelişmiş ülkeler aynı zamanda TRIP’leri 2006’ya kadar uygulamayabilirler. Bunun yanında, az gelişmiş ülkeleri kapsayan SCM’ler borçları, bağışları ve vergi indirimlerini kapsamakta, rekabetçi olmayan Ar-Ge yatırımlarını ve geride kalmış bölgelere yapılan yardımları içermemektedir. Ek olarak, SCM’ler endüstrileri genel olarak içermediği durumlarda yalnızca seçilmiş kuruluşların sübvansiyonlarını dikkate almaktadır. Kişi başı GSYH’si $1000’ın altı ülkelerde ihraç sübvansiyonları önlenmemektedir. Ayrıntılar için Brewer ve Young (1998).
  • Teknolojik gelişmişliğe uzak ülkelerle Yönetimsel Verimsizlik yaşanlardan ayırt edilmelidir. İkinci grup, kalitesiz teknoloji kullanmaktayken, ilk grup ürün yaşam sürelerinde ilk evrelerde yer almaktadır.

ENDÜSTRİYEL KALKINMA, KÜRESELLEŞME VE ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER: GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN YENİ GERÇEKLİKLER

Yıl 2008, Cilt: 13 Sayı: 2, 415 - 443, 01.06.2008

Öz

Küreselleşme ekonomik gerçeklikleri değiştirmektedir. Birincisi, çok uluslu şirketlerin yetkinlikleri daha mobil ve bilgi-yoğun hale gelmektedir. Bu nedenle, çok uluslu şirketler alternatif yerleşim noktalarındaki yaratılmış varlıkların bulunabilirliği ve kalitesine daha fazla önem vermektedir. İkincisi, gelişmekte olan ülkelerde “gelişmiş ülkeleri yakalayan”, yeni endüstriyelleşen ülkeler ile “gerilerde kalan”, daha az gelişmiş ülkeler arasındaki fark hatırı sayılır büyüklüklere ulaşmıştır. Bu gelişmeler, hem çok uluslu şirketlerin, hem de bu şirketlere yatırım ortamı sunan ülkelerin fırsat olanaklarını değiştirmelerine neden olmuştur. Doğrudan yabancı yatırım (DYY) odaklı büyüme stratejileri, az gelişmiş ülkelerde günümüzde sıkça rastlanmaktadır ancak “doğru” yatırım çeşidinin cezbedilmesi üzerinde yoğun bir rekabet yaşanmaktadır. Genel olarak, son yıllardaki gelişmeler çok uluslu şirketlerin elini güçlendirmiştir, az gelişmiş ülkeler ise DYY-destekli büyüme stratejilerini başarıyla sürdürmek için kendilerine özgü, taklit edilemez fırsatlar yaratma ve sunma gereksinimindedir

Kaynakça

  • Bu özellikler, UNCTAD (1997), Perraton (1997) ve OECD (1997) gibi pek çok makalede tanımlanmıştır.
  • Başlıca şirketin tüm bilgi birikimi ile örgütsel ve kurumsal sermayesi.
  • Dunning (1993), çok uluslu şirketlerle hükümet ilişkilerinin 30 yıllık gelişimini ele almış, ekonomik güçlerin hangi yollarla bu ilişkilerden etkilendiğini ve bu ilişkilerin doğasını açıklamıştır. Dunning ve Narula (1994).
  • Doğrudan yabancı yatırım stokunun Gayrisafi Yurtiçi Hâsılaya (GSYH) oranı aynı dönemde %8,3’ten %15,4’e yükselmiştir (UNCTAD, 1997).
  • Rugman ve Verbeke (1998) tarafından oluşturulan yöntembilim bu ilişkinin stratejik boyutlarına vurgu yapmaktadır. Bu çalışma, gelişmekte olan ülkelere özgü konulara atıfta bulunmamasına ve durumun ülkelere göre nasıl farklılık gösterdiğine atıfta bulunmamasına karşın daha dinamik bir yaklaşım oluşturulması için uygun bir düşünce tabanı oluşturmaktadır. Model, çok uluslu şirketlerle hükümetler arasındaki ilişkinin, bir ülkenin içsel ve dışsal yabancı yatırımı arasındaki simetriye, çok uluslu şirketler arasındaki şirketlere has avantajların dağılımına, hükümetlerin politikalarına şirketlerin stratejik yaklaşımlarına, şirket ve ülkelerin hedefleri arasındaki benzerliklere dayanmaktadır. Tüm bunlar, net doğrudan yatırım pozisyonunu bir belirleyici olarak içermektedir ancak katî değerlerin etkisi değerlendirmeye alınmamaktadır.
  • Örnekler için Dowrick ve Gemmell (1991), Dowrick (1992) ve Verspagen (1993).
  • Örnekler için Dunning ve Narula (1994, 1996), Narula (1993,1996), Ozawa (1995, 1996) ve van Hoesel (1999).
  • Afrika ve Latin Amerika’nın payları 1980’den 1993’e %7,3 ve %2,7’den %5,5 ve %0,8’e düşmüştür.
  • Dünya’da yüksek kalite cerrahi gereçler pazarının %10-15’ini, düşük kalite klinik gereçlerinin %50’sini bu şehirdeki üretim oluşturmaktadır. Daha detaylı bilgi için Nadvi ve Schmitz (1994).
  • Örneğin, yerel pazar büyükse ve çok uluslu şirketler diğer sektörlere teknoloji alışverişiyle ya da karlı sahiplik sözleşmeleri veya taşeron uygulaması ile ulaşabiliyorsa bu durum oluşur.
  • Bazı akademisyenler, Bilişim ve İletişim Teknolojileri’nin yeni teknolojik bir paradigma oluşturduğunu iddia etmektedir (Örneğin, Freeman ve Perez, 1998).
  • Pek çok BM Çalışması (BM, 1993; UNCTAD, 1997), DYY’ye giren küçük ve orta ölçekli arttığını göstermektedir.
  • Buna ulaşmanın yolları: (a) birim başına daha yüksek fiyatlarla satış yapmak; ve/veya (b) daha düşük optimal ölçek ekonomisine sahip üretim süreci geliştirmek; ve/veya (c) sabit maliyetleri yayma adına ürünlerini sunabileceği geniş pazarlara ulaşmak; ve/veya (d) yaratıcı süreci hızlandırıp, maliyetleri paylaşabilmek için bir firmayla (firmalarla) ortaklıklara girmek.
  • 1989–93 arasında, özelleştirme yoluyla yapılan DYY $12,2 milyarı, yani tüm gelişmiş ülkelere yapılan yatırımın %7,6’sını bulmuştur (UNCTAD, 1996). Bunun %75’inden fazlası Latin Amerika’ya ve Karayip ülkelerine gitmiştir. Bu bölgelerde özelleştirme, tüm bölgeye yapılan yatırımın %16,9’unu oluşturmuştur. Orta ve Doğu Avrupa’da ise özelleştirme yoluyla oluşan DYY yatırımları $7,5 milyarı bulmuş, bu da bölgeye yapılan DYY yatırımının %59,7’sini oluşturmuştur.
  • İstikrarlı Çok Taraflı Yatırım Anlaşmaları’nın (MAI) bir faydası, belli başlı bölgelerde yüksek talebin doğmasıdır. Ancak, bunun da Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler (SCM) anlaşmasına göre sayısal sınırları vardır. Örneğin, bahsi geçen madde hakkında başvurular ve sınırlamalar bulunsa da, sübvansiyonlar yeni bir fabrikanın değerinin %15’ini aşamaz (Ayrıntılar için Brewer ve Young, 1998).
  • The Economist, “Yorgun Hastalar, Mücadeleci Doktorlar”, 18–25 Eylül 1999.
  • Örneğin, az gelişmiş ülkeler yasadışı TRIM’lerini yok etmek için 1 Ocak 1995’ten itibaren 7 yıla sahiptir. Bu süre, ödemeler dengesini tutturabilmek ya da yavru endüstrileri korumak için uzatılabilir. TRIM’ler, minimum yerel istikrar, minimum yerel öz kaynak yatırımı konularını kapsamamaktadır. Az gelişmiş ülkeler aynı zamanda TRIP’leri 2006’ya kadar uygulamayabilirler. Bunun yanında, az gelişmiş ülkeleri kapsayan SCM’ler borçları, bağışları ve vergi indirimlerini kapsamakta, rekabetçi olmayan Ar-Ge yatırımlarını ve geride kalmış bölgelere yapılan yardımları içermemektedir. Ek olarak, SCM’ler endüstrileri genel olarak içermediği durumlarda yalnızca seçilmiş kuruluşların sübvansiyonlarını dikkate almaktadır. Kişi başı GSYH’si $1000’ın altı ülkelerde ihraç sübvansiyonları önlenmemektedir. Ayrıntılar için Brewer ve Young (1998).
  • Teknolojik gelişmişliğe uzak ülkelerle Yönetimsel Verimsizlik yaşanlardan ayırt edilmelidir. İkinci grup, kalitesiz teknoloji kullanmaktayken, ilk grup ürün yaşam sürelerinde ilk evrelerde yer almaktadır.
Toplam 18 adet kaynakça vardır.

Ayrıntılar

Birincil Dil Türkçe
Bölüm Makaleler
Yazarlar

  Rajneesh NARULA John H. DUNNING ÇEVİ Keskin Bu kişi benim

Rajneesh Narula Bu kişi benim

John H. Dunnıng Bu kişi benim

Hidayet Keskin Bu kişi benim

Yayımlanma Tarihi 1 Haziran 2008
Yayımlandığı Sayı Yıl 2008 Cilt: 13 Sayı: 2

Kaynak Göster

APA Keskin, .R.N..J.H.D..Ç., Narula, R., Dunnıng, J. H., Keskin, H. (2008). ENDÜSTRİYEL KALKINMA, KÜRESELLEŞME VE ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER: GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN YENİ GERÇEKLİKLER. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 13(2), 415-443.