Konusu
gerçek insanlar olan sosyal bilimlerin bilimsel rüştünü ispat ediş süreci
dikkate alındığında modernite merkezi bir önem taşımaktadır. Moderniteyi bir
tarih yapma projesi olarak ele aldığımızda ise sosyal bilimlerin konu aldığı
gerçek insanın yerini tarih içerisinde yeniden konumlandırılan bir insan modeli
dikkat çekmektedir. Öyle ki tarihsel zamanı antikçağ, ortaçağ ve modern olarak
üçlü bir kategori içerisinde ele alan batılı / modern anlayış, batı dışı tüm
kültürlerin aksine kendisini modern tarihselliği ile tanımlamaktadır.
Bu
anlamda sosyal bilimlerin doğuşunda doğa bilimlerindeki pozitif gelişmeler ve
bilginin kaynağı olarak aşkın bir kaynaklıktan insanın egemenliği altında bir
bilgi üretimine geçiş sürecinde antropolojik / sosyolojik gerçekliğinin üzerinde hegemonik bir söylem
haline getirilen “ilkel” kavramsallaştırması önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle
ilk dönem sosyal bilimcilerinin çoğu bu anlamda modern dünya öncesi insanın
tekamülünü tamamlamadığı ve kendi tarihlerinin edilgen nesneleri oldukları
varsayımını desteklemişlerdir. İlk dönemde gerçekleştirilen pek çok teoride
de bu anlayışın ürettiği ilkel söylemi
etkin bir biçimde kullanılmıştır. Bu çalışma sosyal teorinin doğuşunda,
özellikle Antropoloji ve Sosyoloji’de üretilen pek çok teorinin arka planında
yer alan ve zamanla bir hegemonik söylem halini alan “ilkel”
kavramsallaştırmasını tartışmayı hedeflemektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD)'da yayınlanan makaleler Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. SKAD bilginin paylaşımı için Açık Erişim Politikasına uymaktadır.