Self-refleksivite, Karl Marx’ın politika felsefesinde açtığı eleştiri patikasına dek uzanan bir soykütüğe sahiptir. Kendini izleyebilme, kendi koşulları, kendi bağlamı üzerine düşünebilme kapasitesi olarak tanımlanabilecek olan self-refleksivite, C. Wright Mills’ten Alvin W. Gouldner’a, Pierre Bourdieu’den Anthony Giddens ve Margaret Archer’a değin pek çok sosyoloğun üzerinde teorik mesai harcadığı bir kavramdır. Makalede özel olarak Mills’in seçilmesinin birinci nedeni, Sosyolojik Tahayyül’ün self-refleksif içeriğini vurgulamaktır. İkinci neden, Türkçe okuru Mills’in erken dönem bilgi sosyolojisi çalışmalarıyla tanıştırmaktır. Üçüncü neden, Mills’in erken dönem epistemolojik çalışmaları ile geç dönem politik ve kurumsal iktidar analizleri arasında belirli türden süreklilikler olduğu vurgulamaktır. Dördüncü ve son neden ise Mills’in teorik ilgilerinde genel bilgi sosyolojisinden sosyolojik bilginin sosyolojisine doğru gerçekleşen odak kaymasının çok boyutlu bir self-refleksivite kavrayışına yol açtığını sergilemektir. Makalenin argümantasyonu şu şekilde ilerlemektedir: Erken dönem bilgi sosyolojisi çalışmalarında yazarın bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde içselleştirdiği bir izlerkitle tarafından koşullandığını tespit eden Mills, bu izlerkitleyi yetersiz ve homojenleştirici bir toplum tahayyülünden koparmakta ve katmanlı ve yapısal bir toplum tahayyülünün ilk emarelerini göstermektedir. Sonrasında bu toplum tahayyülünü Amerikan sosyolojisinin zımni politiko-ontolojik önkabullerinin radikal bir eleştirisine temel kılan Mills, Sosyolojik Tahayyül kitabı ile birlikte dikkatini bürokratikleştirici pratiklere yönelterek teorik eleştiriyi kurumsal ve politik eleştiriye dönüştürmektedir. Böylelikle Mills, epistemolojik tercihleri analizin odağına göre zımni politiko-ontolojik kabullerle, meslekî iş bölümüyle, kurum içi iktidar ilişkileriyle, kurum dışı bürokrasiyle ya da muhtelif piyasa oyuncularıyla ilişkilendirebilen çok boyutlu bir self-refleksivite kavrayışının önünü açmaktadır.
Self-refleksivite içselleştirilmiş izlerkitle sosyal patologlar yalıtılmış empirizm Gösterişli Teori
Self-reflexivity has a genealogy that goes back to the path of critique opened by Karl Marx in political philosophy. Self-reflexivity, which can be defined as the ability to monitor oneself and reflect on one’s own conditions and context, has been the subject of theoretical work by many sociologists from C. Wright Mills to Alvin W. Gouldner, from Pierre Bourdieu to Anthony Giddens and Margaret Archer. The first reason for choosing Mills for this article is to emphasize the self-reflexive content of The Sociological Imagination. The second reason is to acquaint the Turkish reader with Mills’ early studies in the sociology of knowledge. The third reason is to emphasize that there are certain continuities between Mills’ early epistemological studies and his later analyzes of political and institutional power. The fourth and final reason is to demonstrate that the shift in focus from the sociology of general knowledge to the sociology of sociological knowledge in Mills’ theoretical interests led to a multidimensional understanding of self-reflexivity. The argumentation of the article proceeds as follows: In early sociology of knowledge studies, Mills, who determined that the author was conditioned by an audience that he consciously or unconsciously internalized, breaks this audience from the imagination of an inadequate and homogenizing society and shows the first signs of a layered and structural imagination of society. Later, Mills, who made this imagination of society a basis for a radical critique of the implicit politico-ontological presuppositions of American sociology, turns theoretical critique into institutional and political critique by directing his attention to bureaucratizing practices with his book, The Sociological Imagination. Thus, Mills paves the way for a multidimensional conception of self-reflexivity that can associate epistemological preferences with implicit politico-ontological presuppositions, professional division of labor, internal power relations, external bureaucracy or various market players according to the focus of the analysis.
Self-reflexivity internalized audience social pathologists abstracted empiricism Grand Theory
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyal Teori |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 18 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 26 Sayı: 2 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.
Sosyoloji Araştırmaları Dergisi / Journal of Sociological Research
SAD / JSR