The power
of linguistic elements is closely linked to the tutelage focal points that
provide the semantic integrity of social institutions and hegemony. For
centuries, the points that the imagination of individual cannot reach, are
considered by the sacred doctrines as dangerous areas surrounded by ontological
and esoteric secrets. The dogmas born by this unconditional acceptance nurtured
the scholastic darkness of the Middle Ages; it attributed a dogmatic innocence
to sacred literature, the church has strengthened as the true subject of this
game of innocence. The underlying paradigm, however, is to limit of rhetoric
process via religious and instrumental syntax, thereby individual ideas is
confined into set boundaries. Umberto
Eco's novel titled "The Name of the Rose" tells us about the
indicators based on the mentality of the era in a library that represents the
darkness of the Middle Ages, based on syntactic reflexes and questions the
mental codes on the path to enlightenment. In this article, scholastic thought
is examined based on linguistics. Accordingly, the analysis of the indicators
in the fiction is possible by making the semiotic structure in the deep
structure of the narrative visible. In the light of this information, in this
article, the relationship between this novel and social linguistics will be
examined with the aid of hermeneutic. In brief, during this study, indicative
codes in the deep structure of the narrative will be researched on the basis of
discourse. In addition, the linguistic elements in the text will be analyzed
through the postmodern and generative grammar approach that dominates the
narrative.
Dilsel
ögelerin gücü, toplumsal kurumların ve hegemonyanın anlamsal bütünlüğünü
sağlayan vesayet odakları ile yakın bir ilişki içerisindedir. Asırlarca bireyin
hayal gücünün yetmediği sınırlar; kutsal doktrinler yoluyla, ontolojik ve
ezoterik sırlarla çevrili tehlikeli bölgeler olarak addedilmiştir. Bu
kanıksanmışlığın doğurduğu dogmalar, Orta Çağ’da skolastik düşünceyi beslemiş;
kutsal sayılan kelama, sorgusuz bir masumiyet yüklemiştir. Böylelikle kilise, kendi
kurduladığı masumiyet oyununun saç ayakları üzerinde yükselmiştir. Oysaki
masumiyetin altında yatan paradigma, hâlihazırda var olan söylemin dinsel ve
araçsal olan söz dizimiyle sınırlandırılması, böylelikle bireylere ait katıksız
düşüncenin belirli kalıpların içerisine hapsedilmesidir. Umberto Eco'nun “Gülün
Adı” adlı romanı, Orta Çağ'ın karanlığını temsil eden, söz dizimsel reflekslere
duyarlı ve aydınlanma yolundaki zihinsel kodlar karşısında özenle korunan bir
kütüphanede, çağın zihniyetine dayanan göstergelerle yüklüdür. Skolastik
düşüncesinin dil bilimsel açıdan irdelendiği bu makalede ele alınan göstergelerin
çözümlenmesi, anlatıya ait derin yapıdaki semiyotik ağın görünür kılınmasıyla
mümkündür. Buradan yola çıkarak, makale boyunca bahsedilen roman ile toplumsal
dil bilimi arasındaki yakın ilişki hermenötik teknikle incelenecektir. Kısacası,
bu çalışmada, anlatıya ait derin yapıdaki göstergesel kodlar söylem bazında
çözümlenecek, metindeki dil bilimsel unsurlar, anlatının geneline hâkim olan
postmodern yaklaşım ve üretici dil bilgisiyle uyumlu bir şekilde analiz
edilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ (TÜRKÇE ) |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 4 Ocak 2019 |
Kabul Tarihi | 30 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 4 Sayı: 1 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.