Bu çalışmayla birlikte Orta Çağlarda devletin farklı bir yüzünü ortaya koyan cezalandırma usulleri konu edinilmiştir. Bu doğrultuda şehzadelere, hanedan üyelerine, devlet adamlarına, din adamlarına, tüccarlara ve halkın farklı kesimlerine ne gibi cezalar ve yaptırımlar uygulandığı alt başlıklar halinde ele alınmıştır. Göze mil çekmek, sürgüne göndermek, tutsak etmek, idam etmek, boyun vurmak, yay kirişiyle boğdurmak, zehirleterek öldürmek, iktâ bölgesini elinden almak, kısas cezasına çarptırmak şeklinde bir dizi ağır ve hafif cezaların uygulandığı görülmektedir. Cezaların büyük bir çoğunluğunun isyana teşebbüs neticesinde yaşanan gelişmeler sonucunda şehzadelere, hanedan üyelerine ve devlet adamlarına uygulandığı görülmektedir. Devlette siyasî istikrarın kesintiye uğradığı süreçlerde bu cezalandırmaların daha çok uygulandığı anlaşılmaktadır. Bir ön alma ve caydırıcılık oluşturmak bakımından bu cezalar uygulanmışsa da Delhi Türk Sultanlığı’nın siyasi tarihinde sıkça yaşanmıştır. İçerik olarak ve uygulanma noktasında diğer Orta Çağ Türk-İslâm devletlerinde görülen cezaî yaptırımlara ve uygulamalara benzerlik göstermektedir. Uygulanan cezaların İslâm hukukuna ve örfî hukuka (sözlü gelenekten kaynağını alan) uygunluğuna dikkat edildiği anlaşılmaktadır. Ağır ve hafif olarak nitelendirilebilecek cezalar olduğu gibi hükümdarların bazı durumlarda cezalardan, Sultan Celâleddîn örneğinde olduğu gibi, vazgeçtikleri de olmuştur ki, çalışmanın ilgili yerinde bu duruma yer verilmiştir. Çalışmanın son kısmında ise konu bağlamında varılan temel yargılar ve durumlar ortaya konulmuştur.
With this study, punishment procedures, which reveal a different face of the state in the Middle Ages, are discussed. Accordingly, the penalties and sanctions imposed on princes, dynasty members, statesmen, clergymen, merchants and different segments of the people are discussed under subheadings. It is seen that a series of severe and light punishments are applied, such as blinding, exile, capturing, executing, decapitating, strangling with a bow beam, killing by poisoning, taking away the iqta lands, and imposing the punishment of retaliation. It is seen that most of the punishments were applied to princes, members of the dynasty and statesmen after the subsequent developments because of attempting to revolt. It is understood that these punishments are applied more in the processes in which the political stability of the state is interrupted. Although these penalties are applied in order to create a prevention and deterrence, they were frequently experienced in the political history of the Delhi Turkish Sultanate. It shows similarity to the penal sanctions and practices seen in other medieval Turko-Islamic states in terms of content and application. It is understood that it had been paid attention to whether the applied punishments were in compliance with Islamic law and customary law (which derives from oral tradition). While there are punishments that can be described as severe and light, there are some cases that the rulers sometimes gave up the punishments, as in the example of Sultan Celâleddîn, which is mentioned in the relevant part of the study. In the last part of the study, the basic judgments and situations reached in the context of the subject are presented.
Alauddin Aibak Balaban Celâleddîn Iltutmish Qutb al-Din Raziye
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 51 |
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.