Bu
makale ölülere dua, af ve mağfiret
talebiyle Kur’an okunmasının caiz olup olmadığına dair iki farklı görüşü delilleriyle birlikte sunmayı ve sonuç kısmında bu görüşlerden hangisinin daha sağlıklı olduğuna dair bir kanaat belirtmeyi
amaçlamaktadır. Kur’an’ın dua niyetiyle okunması ve bilhassa ölülerin ardından
Kur’an okunup sevabının bağışlanması gibi konular İslam geleneğinde erken dönemlerden itibaren
tartışılmıştır. Gelenekte âlimlerin büyük
çoğunluğu bu konuda olumlu görüş bildirirken, diğer bazı âlimler özellikle “İnsan ancak kendi çabasının karşılığını görür” mealindeki Necm
53/39. ayeti delil göstererek Kur’an okuyup sevabını ölülere bağışlamanın caiz/meşru
olmadığını
savunmuştur.
Klasik kaynaklarda mesele daha ziyade “Hayattaki insanların ibadet
mahiyetindeki amellerinden ölülerin ruhları istifade eder mi etmez mi?” şeklindeki bir soru etrafında
tartışılmıştır.
Son dönem İslam dünyasında dua niyetiyle
Kur’an okumaya karşı
olumsuz görüş
daha ziyade Selefî ve Vehhâbî çevrelerce dile getirilir. Özellikle modern
zamanlarda hayli rağbet
gören bu görüşün
aksine Türk-İslam
kültüründe hemen her vesilesiyle özellikle Fâtiha okunması da çok yaygın bir
gelenektir. Mezar taşlarındaki
“Ruhuna el-Fâtiha” ifadesi bu geleneğin belki de en meşhur
görsel simgesidir. “Ruhuna el-Fâtiha” geleneğinde hem Fâtiha suresinin genel mana ve muhteva açısından
Kur’an’ın özü/özeti olmasıyla hem de bu surenin dua/niyaz olarak okunmasıyla
irtibatlı olduğu
söylenebilir. Çağdaş Vehhâbî ve Selefî çevrelere
ait dinî literatürde duanın akabinde veya ölülerin ruhlarına bağışlamak üzere Fâtiha okumanın bidat olduğu açıkça belirtilir. Hatta “bidat”
bu çerçevede büyük bir masiyet olarak değerlendirilir. Bu görüş kimi zaman İbn
Teymiyye’nin (ö. 728/1328) çeşitli
eserlerinden yapılan alıntılarla desteklenir. İbn Teymiyye’nin bidat konusunda çok hassas olduğu bilinmektedir. Bu bakımdan
onun ve takipçilerinin meyyite Kur’an okumanın caiz olup olmadığı hususunda ne düşündükleri önemlidir. Ayrıca İbn Teymiyye’nin bu konu
hakkındaki görüşlerinin
tam manasıyla ortaya konulması özellikle çağdaş Selefî
çevrelerde onun görüşlerinin
sağlıklı
şekilde aktarılıp aktarılmadığı veya bu konuda herhangi bir
dezenformasyon yapılıp yapılmadığı gibi konuların da açıklığa kavuşmasına
imkân verecektir.
This
essay aims to present two different points of view with regard to
permissibleness of reciting Qur’an for the dead, through their own testimonials.
The subjects of reciting Qur’an as a praying and bestowing the good deed
yielded from it for the spirit of the dead have always been a topic of debate
within Islamic tradition as of the early times. Most of the scholars in Islamic
tradition are known to have found it favourable while the others have
disapproved recitation of the Qur’an and then bestowing the good deed for the
dead, deducing from the verse 53 an-Najm: 39 telling “And that there is not for
man except that (good) for which he strives”. In classical scholarship, the
debate topic seems to have revolved around the question “whether spirits of the
dead could avail from the good deeds of the alive, or not”.
In
recent Islamic world, the opposing point of view targeting recitation of the
Qur’an as a prayer is being voiced particularly by Salafi and Wahhabi circles.
In contrast with this approach, which is highly popular especially in the modern
times, it is a rather widespread custom in Turkish-Islamic tradition to recite
Qur’an and al-Fatihah in particular on every occasion. It is fair to say that
the epitaph “al-Fatihah for the spirit of the dead” on tombstones is the most
well-known symbol of it visually. It can be said that al-Fatihah’s bearing
quality of being an abstract and a core of the Qur’an in terms of its meaning
and content together with its functionality as a prayer and suppliance for God
have been prevailing for nascence of the custom of “al-Fatihah for the spirit
of the dead”. Within theological scholarship of modern Wahhabi and Salafi
groups, it is clearly recorded that recitation of al-Fatihah succeding the
prayer or bestowing it for the spirit of the dead are both innovations “bid’ah”
in religion and the innovation in religion is cathegorized as exorbitance. This
idea is occasionally grounded by references to miscellaneous works by ibn
Taymiyyah (d.728/1328). Ibn Taymiyyah is known to be rather discreet with
regard to the innovation in religion. So, Ibn Taymiyyah and his successors’
approaches relevant to recitation of the Qur’an for the dead are highly
significant. Likewise, ascertaining Ibn Tymiyyah’s views of this matter in full
measure can shed light for the other cases comprising of whether his successors
are trasferring his own views in a reliable matter or not, and any
disinformation that is possible to exist.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALESİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2019 |
Gönderilme Tarihi | 19 Şubat 2019 |
Kabul Tarihi | 15 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |