Kelâm ilminin çeşitli konularında birbirlerinden farklı görüşler beyan eden Muꜥtezile ile Ehl-i sünnet’in ayrıştıkları meselelerden birini de ölülere dua mevzuu yahut ölülere duanın fayda sağlayıp sağlamayacağı bahsi oluşturmaktadır. Burada ihtilaf, daha çok fasık olarak ölmüş kişiye duanın yapılıp yapılamayacağı hususu üzerinden şekillenmiştir. Kâfir olarak ölen kimseye dua edilemeyeceği hususunda iki mezhep fikir birliği etmişken, günahına tövbe etmeden ölen kişi hakkında farklı hükümler ortaya koymaları, onları ilgili mesele özelinde birbirinden ayrıştırmıştır. İlk dönem Ehl-i sünnet eserlerinin kimi örneklerinde ve muhtasar şekilde kaleme alınmış akaid risalelerinde daha çok kendi yaklaşımlarının izahı sadedinde ölüye duanın fayda sağlayacağının özel olarak beyanı ile yetinilirken, bunların kimi şerhlerinde ise aksi yöndeki fikir hususi olarak Muꜥtezile’ye izafe edilir olmuştur. Muꜥtezile’nin konu ile ilgili yaklaşımının ipuçlarını daha çok Kādî Abdülcebbâr’ın eserleri üzerinden tespit etmek mümkündür. Onun izahlarına bakıldığında meselenin genel planda ölülere ve yaşayanlara dua şeklinde ayrılmayıp bir kısım esaslar üzerinden ortaya konulduğu görülmektedir. Bu izahlardan anlaşıldığına göre uhrevî boyutta ölülere dua edilmeyeceği hususu kâfir dışında, tövbe etmeden ölmüş günahkâr için de geçerlidir. Her ikisi de övgüye değil, yergiye müstahak oldukları için onlara dua edilmez. Edilse dahi bundan fayda görmeleri mümkün değildir. Buna karşın ister tövbe etmek isterse başka surette gerçekleşmiş olsun günahkâr sıfatıyla ölmemiş kişiye ise dua etmek mümkündür. İlgili görüş, mezhebin diğer kimi konulara yaklaşımlarıyla da paralellik arz etmektedir. Bu görüşü onların şefaat, adalet ve el-menzile beyne’l-menzileteyn gibi fikir ve ilkeleriyle ilintili hale getirmek gayet mümkün hatta zorunlu gözükmektedir. Nasıl şefaat en azından kimi mensupları özelinde sadece mümine yapılır da fasık olarak ölen yani cehenneme gidecek kişiye yapılmazsa, dua da aynı şekilde uhrevî boyutta fasıka değil sadece mümine yapılır. Onların adalet anlayışı da herkesin sadece yaptığından sorumlu olması ve karşılığını almasını gerektirdiği için cehennemlik kişinin, başkasının duasıyla makamını değiştirmesi söz konusu olmamaktadır. Yine tövbe etmeden ölen fasık kimsenin el-menzile beyne’l-menzileteyn ilkesi gereği cehenneme gitmesi gerektiği için bu durumu bozacak bir hususa karşı çıkılmaktadır. Ehl-i sünnet kelâmcılarının içerisinde ölülere duanın fayda etmeyeceği görüşünü Muꜥtezile’ye nispet edenler, bu hususta genelde bir takyide gitmemişlerdir. Bu durumda ya Muꜥtezile’nin içerisinde söz konusu görüşü mutlak şekilde savunanlar bulunmakta yahut bu nisbede onların genel ilkeleri çerçevesinde günahkar kişiye duayı reddetmeleri kastedilmektedir. Kâfire dua zaten söz konusu olmadığı için o sadet dışı kalmaktadır. Burada Ehl-i sünnet’in ister tövbe etsin ister etmesin günahkârı mümin kabul ederken, Muꜥtezile’nin tövbe etmeden ölen günahkârı iman dairesinden tamamen çıkarması, anlaşıldığı kadarıyla ilkinin ikincisine aslında mümin olana duayı nefyettikleri görüşünün nispet edilmesine zemin hazırlamıştır. Bu konuda ilgili nisbeyi yapan Ehl-i sünnet ilim ehli, kimi zaman Muꜥtezile’nin bu hususta dayanakları olduğunu söyledikleri delillere de atıf yapmışlar, peşi sıra da bunlara cevap vermişlerdir. Teftâzânî sonrası yoğunlaştığı görülen bu nisbeler ve delil sunumu ile onlara verilen cevaplarda hem âyet hem hadis hem de konuyla bağlantılı bir kısım öteki görüşlerin izahından yararlanıldığı müşahede edilmektedir. İşte bu makalede önce genel bir tablo sunulacak, ardından sırasıyla ilkin Muꜥtezile kaynaklarından hareketle onların konuya nasıl baktığı ortaya konulacak, peşi sıra da Ehl-i Sünnet’in, konuyla ilgili onlara izafe ettikleri görüş ve delillerin sunumu ile cevaplarına yer verilecektir. İşin nihayetinde belki bütün unsurları ile mesele aydınlığa kavuşmayacak olsa da genel anlamda sisler dağılacaktır.
One of the issues on which the Muꜥtazila and the Ahl al-Sunnah, who expressed different views on various issues of theology, differed from each other is the issue of praying for the dead or whether praying for the dead can be beneficial. The dispute here is mostly centred on the issue of whether or not prayer can be offered for a person who died as a transgressor. While the two madhhabs agree that one cannot pray for the one who dies as a disbeliever, the fact that they have different judgements about the one who dies without repenting for his sin has separated them from each other in the related issue. In some examples of the early Ahl al-Sunnah works and in the brief treatises on al-'aqeedah, it was mostly sufficient to specifically state that praying for the dead would be beneficial in order to explain their own approach, while in some of their commentaries, the opposite idea was specifically attributed to Muꜥtazila. The clues of Muꜥtazila's approach to the subject can be detected mostly through the works of Kādī ʿAbd al-Jabbār. When we look at his explanations, it is seen that the issue is not divided into prayers for the dead and prayers for the living in the general plan, but is put forward on some principles. From these explanations, it is understood that the fact that the dead cannot be prayed to in the Hereafter applies to the sinner who died without repentance, except for the disbeliever. They are not to be prayed to because they are both worthy of reproach, not praise. Even if they were, it is not possible for them to benefit from it. On the other hand, it is possible to pray for a person who has not died as a sinner, whether it is through repentance or in some other way. This view is in line with the sect's approach to some other issues. It seems quite possible and even obligatory to relate this view to their ideas and principles such as intercession, justice and al-manzilah bayn al-manzilatayn. Just as intercession is made only to believers, at least for some of its members, but not to those who die as sinners, that is, those who will go to hell, in the same way, prayer is made only to believers, not to sinners, in the otherworldly dimension. Since their understanding of justice requires everyone to be responsible only for what he has done and to be rewarded for it, it is not possible for the person in hell to change his position with the prayer of someone else. Again, since the sinful person who dies without repenting must go to hell in accordance with the principle of al-manzilah bayn al-manzilatayn, an issue that would disrupt this situation is opposed. Among the Ahl al-Sunnah theologians, those who attributed the view that praying for the dead would not be beneficial to the Muꜥtazila generally did not make any limitation in this regard. In this case, either there are those among the Muꜥtazila who absolutely defend the view in question, or in this attribution means that they refuse to pray for the sinner within the framework of their general principles. Since prayer for a disbeliever is out of the question, it is excluded from point. Here, the fact that the Ahl al-Sunnah accepted the sinner as a believer whether he repented or not, while the Muꜥtazila completely excluded the sinner who died without repentance from the circle of faith, apparently paved the way for the first to attribute to the second the view that they actually excluded prayer for the believer. The scholars of the Ahl al-Sunnah, who made the relevant attribution in this regard, sometimes referred to the evidence that the Muꜥtazila said they relied on in this regard, and then responded to them. It is observed that these attributions and the presentation of evidence and the answers to them, which seem to have intensified after al-Taftāzānī, make use of both verses, hadiths, and the explanation of some other opinions related to the subject. In this article, first a general picture will be presented, then, firstly, it will be revealed how Mutazilites view the subject, based on Muꜥtazila sources, followed by the presentation of the views and evidences attributed to them by Ahl al-Sunnah and their answers on the subject. In the end, although the issue may not come to light with all its elements, the fog will clear in general.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Mart 2024 |
Gönderilme Tarihi | 27 Aralık 2023 |
Kabul Tarihi | 7 Mart 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |