Following the Kahramanmaraş earthquakes of 6 February 2023, sensitivity to the destructive effects of earthquakes has increased significantly throughout Turkey, both socially and administratively. Concepts such as potential disaster risk, vulnerability - resilience, damage potential - durability, destructive impact - recovery, transformation and sustainability are now being discussed more frequently. However, the primary focus should be on the individuals and organisations responsible for construction, planning, control and change processes. Raising awareness is essential for a healthy and sustainable building process. This study identifies and analyses the seismic activity and its potential impacts in Kayseri province from a spatial perspective. Analytic Hierarchy Process (AHP) and Fuzzy AHP were applied to determine the seismic hazard of the province using 10 independent variables, as no dependent variable was available. In the hazard maps derived from these two models, areas with a risk of 90% or more were used as the dependent variable, and an alternative hazard map was generated using the same independent variables with the Random Forest algorithm. Although all three maps produced similar results, the Random Forest model was found to produce a more distinctive map in terms of spatial distribution and orientation. The depressions along the Sarıoğlan-Incesu fault line were identified as the most vulnerable areas in the province. This area is also the most densely populated belt in the province. In Kayseri, which has the highest average number of storeys in buildings in Turkey, the high-rise buildings in the city centre are considered to have the potential to amplify the effects of earthquake hazards.
Türkiye genelinde, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri ile birlikte, depremin yıkıcılığı karşısında hem toplumsal hem de idari anlamda hassasiyet önemli ölçüde artmıştır. Olası afet tehlikeleri ve bunlara karşı kırılganlık-esneklik, zarar görme potansiyeli-dayanıklılık, yıkıcı etki-iyileşme, dönüşüm ve dirençlilik gibi kavramlar artık daha sık gündeme gelmektedir. Ancak bu konularda esas olarak dikkat edilmesi gereken, inşa, imar, kontrol ve değişim süreçlerinde söz sahibi olan kişi ve kuruluşlardır. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapılaşma süreci için farkındalığın artırılması gerekmektedir. Bu çalışma, Kayseri ilindeki depremselliği ve olası etkilerini mekânsal boyutuyla ortaya koymakta ve analiz etmektedir. İldeki deprem tehlikesini belirlemek için bağımlı değişken olmaması nedeniyle, 10 bağımsız değişken kullanılarak sezgisel modellerden Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) ve Fuzzy AHP (Bulanık AHP) uygulanmıştır. Bu iki modelden elde edilen sonuç haritalarında, %90 ve üzeri tehlikeye sahip alanlar bağımlı değişken olarak kullanılarak aynı bağımsız değişkenlerle (Episantr Yoğunluk, Fay Uzaklık, VS30, Litoloji, Yerleşme Gelişim, Bina Kat Sayısı, Zemin Sıvılaşma Duyarlılığı, Episantr Uzaklık, Eğim ve Yükselti) Rastgele Orman algoritması ile alternatif bir tehlike haritası üretilmiştir. Üç harita da birbirine yakın sonuçlar vermiş olmasına rağmen, Rastgele Orman modelinin mekânsal dağılım ve uyum açısından daha ayırt edici bir harita ürettiği tespit edilmiştir. İl genelinde Sarıoğlan-İncesu hattı boyunca uzanan depresyonlar en tehlikeli alanları oluşturmaktadır. Bu saha, aynı zamanda il genelindeki en yoğun nüfuslu kuşağa denk gelmektedir. Türkiye’de ortalama kat sayısının en fazla olduğu il olan Kayseri’de, özellikle il merkezindeki yüksek katlı binalar deprem tehlikesinin olası etkilerini arttırma potansiyeline sahiptir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Coğrafi Bilgi Sistemleri, Doğal Afetler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 30 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 13 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 86 |
Yayıncı: Türk Coğrafya Kurumu