Filistin meselesi, 1880’li yıllardan itibaren Yahudi göçmenlerin Filistin’e yerleşmeleri ve satın aldıkları topraklar üzerinde büyük koloniler oluşturmalarıyla başladı. Bu durum İngiliz manda idaresi döneminde artarak devam etti ve Yahudiler devletleşme sürecine girdiler. Zaten Balfour Bildirisi ile Filistin’de Yahudi millî yurdunun kurulması âdeta taahhüt edilmekteydi. Öncelikle Filistin toprakları kuzeyden güneye doğru ikiye bölünerek, Şeria Nehri’nin doğusunda Ürdün Devleti kuruldu. Yahudi kolonilerinin bulunduğu batı bölgesi ise Filistin olarak adlandırıldı. Böylece Araplar için doğuda, Yahudiler için batıda iki ayrı bölgenin tahsis edildiği zımnen belirtilmiş olmaktaydı. Bu politikanın bir sonucu olarak Filistin’in yalnız siyasi coğrafyası değil, aynı zamanda demografik yapısı da bütünüyle değişti. Bu süreç içinde Araplar kendi aralarında bir bütünlük oluşturamadılar, fakat İngiliz manda idaresinin uygulamalarına ve Yahudilerin devletleşme çabalarına karşı Filistin millî hareketini geliştirmeyi başardılar. Bunun üzerine İngiltere, Filistin’in Araplar ve Yahudiler arasında taksim edilmesine yönelik Peel Raporu’nu gündeme getirdi, ancak kabul edilmedi. Araplar kendi toprakları üzerinde bir Yahudi devletinin kurulmasına razı değillerdi. Yahudiler ise Filistin’in tamamına hâkim olmak istiyorlardı. İkinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere, ortak bir Filistin devleti kurulması için çalıştı, fakat hazırlanan Mac-Donald Raporu taraflarca reddedildi. Böylece taksim edilemeyen ve üzerinde ortak bir devlet kurulamayan Filistin’in çatışmalı ortamı derinleşti. Başka bir ifadeyle Filistin meselesi kronikleşti.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 26 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 123 Sayı: 243 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.