11. ve 12. yüzyıl perspektifinde gelişen genel felsefe metodolojisi açısından Gazali, felsefenin önünü kapatan ve dinî yaklaşım sebeplerinden dolayı felsefe metodolojisini kabul etmeyen bir düşünür olarak algılanmıştır. Buna önemli ölçüde Filozofların Tutarsızlığı isminde kaleme aldığı eser sebep olduğu kadar, buna cevap olarak İbn-i Rüşt’ün kaleme aldığı Tutarsızlığın Tutarsızlığı isimli eserin, Gazzali’yi, felsefe düşmanı ilan etmesi de rol oynamıştır. Gazali’nin eserlerinde ortaya koyduğu düşüncelerin, kendi döneminde yadsınmasına tanık olduğumuz kadar, kendisinden yaklaşık 500 yıl sonrasının Avru¬pa’sına gittiğimizde, empirist, sensualist, materyalist filozofların olgu bağlamında kendisiyle çoğu noktada benzer düşüncede olduğunu tespit ediyoruz ve özellikle kaleme aldığı Kimya-ı Saadet ve Filozofların Tutarsızlığı isimli eser¬lerinde, felsefe metodolojisini pozitivistlerin eleştiri tarzına benzer bir biçimde eleştirdiğine şahit oluyoruz. Lakin Gazali’nin ortaya koyduğu düşüncelerin üzerine şerh düşenlerin, Gazali’nin tek bir noktada düşüncesi varmış gibi davranması ve felsefeye ihtiyatlı yaklaşmasının sebebini sadece iman boyutu ile ilişkilendiren yaklaşımları sebebiyle, Gazali, sanki ön yargılara maruz kalmış gibi durmaktadır. Özellikle Batı düşüncesinin arkeolojisinde görebileceğimiz kadar, kendisinden asırlarca sonra görüş beyan eden hatta aydınlanma ve modernite ekseninde eserler veren filozoflara benzer düşüncelerinin bulunması, Gazali’yi, bu bakımdan daha farklı bir okuma biçimi olarak ele alma zaruretini doğurmaktadır. Kendi bilimsel ve felsefi kodlarımızın üzerinde oluşmuş ön yargıyı, eğer varsa muhasebe etmek, o dönemi şerhçilerin izahatından ve onların yarattığı kolaycılıktan kurtarmak, yorumlama açısından İlahiyat kültürüne defalarca dayanak olan bir filozofu bu bağlamda sadeleştirmek önemli bir algı kırılması anlamına da gelmektedir. Bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu durum ve gelenek adına sarsılmaz biçimde yerini koruyan düşüncelerin bu manada yeniden ele alınması fikrinin de öncülü olabilecek bu yeni okuma, en azından ihtiyaç gibi durmaktadır. Bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu durum ve gelenek adına sarsılmaz biçimde yerini koruyan düşüncelerin bu manada yeniden ele alınması fikrinin de öncülü olabilecek bu yeni okuma, en azından ihtiyaç gibi durmaktadır. Gazali’nin eserleri üzerinden doğrudan söylemiş olduklarının kritik edilmesi üzerine zaman zaman kendisinin de felsefeye karşı duruyormuş gibi bir tavrı olmasına rağmen, felsefe metodolojisinden yoğun olarak faydalandığı anlam kazanacaktır. Bu sebeple bu makalemiz, İmam-ı Gazali’nin Batı dünyasına benzeyen düşünceleri açısından erken olguculuk olarak değerlendirebileceğimiz düşüncelerini kritik edecek ve belirlemeye çalışacaktır. Belirlenen bu saha üzerinden umud edilir ki, Batı felsefesi ile Doğu felsefesi arasındaki ilişki veya etkileşim belirgenleşmiş olur
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Ekim 2017 |
Gönderilme Tarihi | 18 Eylül 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 117 Sayı: 230 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.