VII. yüzyıl sonlarından itibaren Anadolu, Bizans hâkimiyetinden çıkarak önce Emevilerin onlardan sonra ise X. yüzyılın sonlarına kadar Abbasîlerin elinde kalmıştır. X. yüzyıldan itibaren ise Anadolu’nun tamamına Bizans yeniden hâkim olmuştur. Bizans İmparatoru II. Vasil, hayatının son yıllarında Kafkaslar’da faaliyet göstermiştir. Ermeni Bağratuni hanedanından I. Gagik’in ölümünden sonra bu bölgede karışıklıklar çıkmış ve bu da Bizans İmparatoru’na başarılı bir müdahale fırsatı vermiştir. Gürcistan’ın bir kısmı gibi Van Bölgesi de Bizans İmparatorluğu’na dâhil olmuş, Ermeni Ani Hanedanlığı ise Ionnes Symbat’ın ölümüne kadar Ermenilerin elinde kalmış, onun ölümünden sonra ise Bizans İmparatorluğu’na katılmıştır. Bizans imparatorları, Ermenilerin yaşadıkları yerleri almakla kalmamış aynı zamanda Ermeni Tarihçi Urfalı Mateos’un da belirttiği gibi “Ermeni milletinin kumandanlarını kendi ev ve eyaletlerinden çıkartıp götürmüşlerdi.” Uzun zaman boyunca Bizans hâkimiyeti altında kalan Ermeniler, hiçbir zaman özgürce hareket edememişlerdir. Bu durum Ermeni Tarihçi Urfalı Mateos tarafından da birçok kez dile getirilmiştir. Türkler 1047-1048 yılından itibaren Anadolu’ya akınlara başlamışlardır. Bu akınların güzergâhlarından birisi de Ermenilerin yaşadıkları Van Gölü bölgesidir. Azerbaycan genel valiliğine atanan İbrahim Yinal, Tuğrul Bey’den aldığı buyruk üzerine Kutalmış ile birlikte harekete geçerek 1048 tarihinde Pasin Ovası’nda Liparit, Aaron ve Katakalon kumandasındaki Bizans ordusunu bozguna uğratmıştır. Ölen Bizans İmparatoru Konstantin Dukas’ın yerine geçen VI. Romanos Diogenes, Türklere karşı yeni bir ordu hazırlamıştır ki bu ordunun içerisinde Ermeniler de bulunmaktadır. Ancak Ermeniler, Bizans’ın kendilerine karşı uyguladıkları muameleden rahatsızlık duydukları için Malazgirt Savaşı’nda savaş alanını terk etmişlerdir. Anadolu’nun Selçuklular tarafından fethiyle birlikte Ermeniler de Türk idaresi altına girmişlerdir. Özellikle dinî açıdan Bizans’ın baskısı altında bulunan Ermeniler bundan sonraki süreçte de kendi çıkarları için zaman zaman Türklerin Bizans ile olan ilişkilerinde Türklerin yanında yer almışlardır. Bu durum bugün veya 1915’de yaşananların aksine Türk - Ermeni ilişkilerinin tarihi süreçte düşmanca ve olumsuz olmadığının belirtileridir. Osmanlı Devleti bu milletle o kadar iç içe yaşamıştır ki onu “Millet-i Sadıka” olarak isimlendirmiştir. Biz de bu makalemizde Osmanlı Devleti’nin “Millet-i Sadıka” olarak onure ettiği Ermenilerin Türklerle olan bu olumlu ilişkisinin Selçuklular devrindeki izlerini ortaya koymaya çalışacağız.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2016 |
Gönderilme Tarihi | 15 Nisan 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 5 Sayı: 1 |