Sosyal bilimler, dünyayı tanımlama ve anlamlandırma girişimi olarak iktidar ilişkileri ağının önemli bir parçasını oluşturur. Bu aynı zamanda egemenliği elinde tutmayanların deneyimlerinin de, bu tanımlama ve anlamlandırma girişimleri ile şekillendiği anlamına gelir. Erkek-kadın ayrımında kullanılan simgeler de, bu tanımlama ve anlamlandırma girişimlerinin dışında değildir. Hakikatin aranması olarak felsefe, arayışında kavramları kullanır. Felsefenin temel malzemesi olan kavramlar, betimleyici olarak nötr müdürler? (Örneğin ruh, akıl, beden, bilim gibi) Yoksa çeşitli aidiyetlerin algılayış biçimleriyle mi şekillenmişlerdir? Buradan hareketle sosyal bilimlerin bir disiplini olarak felsefenin; kadın-erkek ayrımında akıl’ı nasıl ele aldığına, hangi kavramlarla tanımladığına bakmak gerekli olur. Çalışmamızın amacı, bu ayrımının, geleneksel felsefi metinlerde (Platon, Aristoteles, Bacon, Dercartes) nasıl işlendiğine, hangi simgelerle aktarıldığına dikkat çekerek, aklın nasıl ve kimin yararına kurulduğunu göstermektir. Felsefe doğuşundan beri, kadını, simgesel olarak, akıl’ın dışında kaldığı varsayılan şeylerle eş tutmuş, aşılmaz karşıtlıklar içinde aşağı bir konumda ele almıştır. Ancak bize kavramlar üzerine eleştirel düşünme ve sorgulama imkanı veren yine felsefenin kendisidir.
Teşekkür ediyorum...
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Temmuz 2020 |
Gönderilme Tarihi | 31 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 13 |