Gehlen felsefi antropolojisinden hareketle geliştirdiği kültür ve kurumlar teorisinin ışığında insanlığın bir kriz dönemine girdiğini iddia eder. Gehlen’e göre ilkel dönemlerde insanın eksikliklerini gidermek, yükünü hafifletmek ve yaşamını devam ettirebilmek için doğal bir zorunlulukla oluşturduğu kültür ve kurumlar modern dönemle birlikte insan yaşamını yozlaştırmakta ve tehdit etmektedir. İnsanın eylemlerine sabit bir arka plan sağlama işlevine sahip olan ilkel kurumların modernizmin katı rasyonalitesinin bir getirisi olarak sosyal düzenin ve kültürün çöküşüne katkı yapmaya başladığını belirten Gehlen, bu çöküşün insan bilincinin kendisinde ölümcül değişikliklere neden olduğunu düşünür. Tüm bunlar ona göre insan dünyasının kesinliğini yitirerek kaypak bir belirsizliğe sürüklenmesine yol açmıştır. İlkel kültürler ile modern kültürler arasında bir karşılaştırma yapan Gehlen için buradan çıkan sonuç, endüstriyel yaşama uygun yaşadığı halde insanın bu varoluş biçimi ile kendi biyolojik yapısıyla daha fazla baş edemeyeceğidir. Gehlen, modern dönemin hızla kültürel bir krize, teknolojik bir egemenliğe ve bireysel varoluşun özerkliğinin yitirilmesine neden olduğunu düşünür. Bu çalışmanın amacı Gehlen’in kültür ve kurumlar hakkındaki görüşlerini ortaya koyarak, modernitenin yol açtığı sorunların tarihi nasıl sonuna getirdiğini tartışmaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Temmuz 2020 |
Gönderilme Tarihi | 15 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 13 |