Düşünce dünyamız ve çağımız için olağanüstü önemi göz ardı edilemeyen Edward Said, bir edebiyat eleştirmeni ve siyasi bir aktivist olduğu gibi aynı zamanda Oryantalizme yaptığı katkılarla adından sıkça söz ettiren önemli bir entelektüeldir. 20.yüzyılda Şarkiyatçılık kitabıyla Oryantalist çalışmaların gidişatını değiştiren Said, Şarkiyatçılık’ta, kendisinden önce kullanılagelen Oryantalizm kavramını alıp, iktidarın temsil biçimine, Doğu ile Batı arasındaki ontolojik ve epistemolojik karşıtlığa dayanan bir düşünce biçimini sorunsallaştıran bir kavrama dönüştürür. Batılı kimliğin arkeolojisini Foucaultcu bilgi-iktidar bağlantıları üzerinden ortaya koyan Said’in ilgisi diğer taraftan hümanizme kayar. Hümanizmin risklerinin farkında olan Said, tarihsel hümanizmin karşısına yeni hümanizmini yerleştirir. Bu yeni hümanizmi bir taraftan Aydınlanmanın değerlerini temel alırken diğer taraftan anti-hümanist bir tavır sergileyen Nietzsche ve Foucault gibi postyapısalcı eleştirmenleri kullanır. Kendisinin bu teorik sentezi ideal bir hümanizm olasılığına hizmet eder. Bu çalışmada, hümanizmi dışlayıcı olmayan bir perspektiften kurmak istediğini dile getiren Said’in bu projesiyle Oryantalist eleştirisi arasında nasıl bir uyuşmazlığın olduğuna değinilmeye çalışılacağı gibi Şarkiyatçılık çalışmasında metinler üzerinden Batı’nın emperyalizmini ortaya koyarken Şarkiyatçılık için esas olan düşünce ve eylem kategorilerini sorgulamamasının seküler hümanizmiyle olan bağına bakılmaya çalışılacaktır.
Edward Said, whose extraordinary importance for our world of thought and our age cannot be ignored, is not only a literary critic and political activist, but also an important intellectual who has made a name for himself with his contributions to Orientalism. In Orientalism, Said, who changed the course of Orientalist studies in the 20th century with his book Orientalism, takes the concept of Orientalism used before him and transforms it into a concept that problematises a way of thinking based on the representation of power and the ontological and epistemological opposition between East and West. Said's interest shifts to humanism on the other hand, revealing the archaeology of Western identity through Foucauldian knowledge-power connections. Aware of the risks of humanism, Said places his new humanism against historical humanism. On the one hand, this new humanism is based on the values of the Enlightenment, while on the other hand it uses poststructuralist critics such as Nietzsche and Foucault who have an anti-humanist attitude. This theoretical synthesis of his serves the possibility of an ideal humanism. In this study, it will be attempted to address the incompatibility between this project of Said, who states that he wants to establish humanism from a non-exclusionary perspective, and his criticism of Orientalism, as well as the connection between his secular humanism and the fact that he does not question the categories of thought and action that are essential for Orientalism while revealing the imperialism of the West through texts in his study of Orientalism.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | 20. Yüzyıl Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 9 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 19 Kasım 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 20 |