Bu makalede umut kavramını bir eğilim olarak kapsayabilecek bir metafizik olay teorisinin imkânı tartışılmaktadır. Umut, gelecekteki olaylara dair bir beklenti olarak yorumlanırken aynı zamanda gelecekte gerçekleşmesi beklenen olaylardaki belirli özellik örneklemelerini de resmeden bir duygu olarak yorumlanabilir. Bu bakımdan değişimi reddeden ya da değişimin derecesinin sadece temel düzeyde var olduğunu iddia eden ontolojiler için umut, metafizik bağlamda lüzumsuz bir kavram olarak görülebilir. Ayrıca kadercilik ya da teolojik determinizmin geçerli olduğu bir dünyada, nedenlerle sonuçlar arasında zorunlu bir bağlantı mevcuttur. Bu tarz bir yorum da umuda ihtiyaç duyulmayan bir dünyayı resmetmesi bakımından bir çeşit Stoacılıkla örtüşmektedir. Umut kavramını bir olay teorisi için daha anlamlı kılmak adına umudun, salt psikolojik bir olgu olmanın ötesinde, metafizik olaylarla ilişkili olduğunu düşünmemiz de mümkündür. Bu ilişkiyi güçlendirmek adına özellik ontolojimize dair bakış açımızı değiştirerek umut edilen şeyin, bir olayın belirli bir sonucu olarak, belirli uyaranlarla karşılaştığında gerçekleşen eğilimsel bir özellik olarak var olabileceği iddia edilecektir. Umut ve olay teorileri arasındaki ilişki bu bakımdan farklı ontolojik perspektifler üzerinden incelenecektir. İlk iki perspektif, umudu olay teorileri için lüzumsuz bir kavram olarak değerlendirirken, üçüncü perspektif umudu ontolojik olarak görece daha anlamlı ve etkin hale getirecek bir eğilimsel özellik olarak yeniden yorumlamaktadır.
Makale tek yazarlıdır. Daha önce bir dergide yayımlanmamış veya başka bir çalışmadan kesilerek ortaya çıkarılmamıştır. Beyan ederim.
Değerli Hakemlere ve Temaşa Felsefe Dergisi ekibindeki değerli hocalara verdikleri fırsat için çok teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
This paper discusses the possibility of a metaphysical event theory that incorporates the concept of hope as a disposition. Hope is interpreted as an expectation regarding future events while representing certain manifestations expected to occur in certain future events. In this sense, for ontologies that deny change or claim that its degree is purely fundamental, hope is a redundant concept in a metaphysical context. Additionally, in a world governed by fatalism or theological determinism it is meaningless to hope for an alternative result. These two interpretations are compatible with a form of Stoicism as they depict a world where hope is redundant. To make hope more meaningful within the framework of event theory, we can propose an alternative view in which hope is considered not merely a psychological phenomenon but also related and more active to metaphysical events. To strengthen this relation, we will change our perspective on our feature ontology and argue that what is hoped for can exist as a dispositional property that is realized as a particular consequence of an event, when it encounters certain stimuli. In examining the relationship between hope and event theory from different ontological perspectives, the first two view hope as a redundant concept for event theories. In contrast, the third perspective reinterprets hope as a disposition, making it more significant for a fundamental ontology.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Metafizik, Zihin Felsefesi, Çağdaş Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 12 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 16 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 21 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 22 |