Yaşanan zorlayıcı durumlar sonucunda insanlar uyruğu olduğu ülkelerin topraklarını gönüllü veya zorunlu terk ederek başka bir ülkenin egemenliğinde olan bölgelere yerleşmektedirler. Göç edenlerin bir kısmının menşe ülkeleri ile olan hukuki ve manevi bağlarını devam ettirmekle o ülkenin himayesinden faydalanırken diğer bir kısmının ise menşe ülkesinin himayesinden mahrum kaldığı, mahrum bırakıldığı veya uyruğu olduğu ülkenin himayesini istemediğinden korumasız, belirsiz ve kırılgan bir durumla karşılaştıkları görülmektedir. İkinci durumda olan bu kişilerin hem menşe ülkeleri ile olan ilişkilerinin belirsizliği hem de göç ettikleri ülkenin ulusal ve hukuksal yapısının özellikleri bu göçmenleri vatansızlığa ve haklardan mahrum kalmalarına sevk etmektedir. Menşe ve hedef ülkelerin egemenlik hakkı, yurttaşlık anlayışı ve yargı yetkilerinin sınırında oluşan boşluğun çoğu zaman göçmenlerin vatansız kalmasına ve sayılarının her geçen gün artması ile sonuçlanmaktadır. Vatansızlıktan kaynaklanan sorunların ise yerel düzeyi aşarak uluslararası arenada düzensizlik ve belirsizliklere yol açtığı görülmektedir. Bu tür sorunların giderilmesi, durumdan etkilenen ve vatansız kalan kişilerin özellikle çocuklar ve kadınlar gibi kırılgan göçmen gruplarının vatandaşlık hakkından faydalanmaları ve en az bir ülkenin vatandaşlığına sahip olmalarının kolaylaştırılması ancak yerel düzenlemeler ile mümkün olmadığı, çeşitli bölgesel ve uluslararası sözleşmelerin devreye girmesi ile mümkün olacağı bir gerçektir.
Vatandaşlık egemenlik hakkı sığınma ve iltica, vatandşlık hakkı yabacılar hukuku vatamsızlığın azaltılması uluslararası sözleşmeler
Bu kitap değerlendirmesinde tüm etik kurallar dikkate alınmaktadır. Değerlendirmenin ilk defa bu dergide yayınlanacağı belirtilmektedir.
Göç Araştırmaları Vakfı
Teşekkür ederim
Yaşanan zorlayıcı durumlar sonucunda insanlar uyruğu olduğu ülkelerin topraklarını gönüllü veya zorunlu terk ederek başka bir ülkenin egemenliğinde olan bölgelere yerleşmektedirler. Göç edenlerin bir kısmının menşe ülkeleri ile olan hukuki ve manevi bağlarını devam ettirmekle o ülkenin himayesinden faydalanırken diğer bir kısmının ise menşe ülkesinin himayesinden mahrum kaldığı, mahrum bırakıldığı veya uyruğu olduğu ülkenin himayesini istemediğinden korumasız, belirsiz ve kırılgan bir durumla karşılaştıkları görülmektedir. İkinci durumda olan bu kişilerin hem menşe ülkeleri ile olan ilişkilerinin belirsizliği hem de göç ettikleri ülkenin ulusal ve hukuksal yapısının özellikleri bu göçmenleri vatansızlığa ve haklardan mahrum kalmalarına sevk etmektedir. Menşe ve hedef ülkelerin egemenlik hakkı, yurttaşlık anlayışı ve yargı yetkilerinin sınırında oluşan boşluğun çoğu zaman göçmenlerin vatansız kalmasına ve sayılarının her geçen gün artması ile sonuçlanmaktadır. Vatansızlıktan kaynaklanan sorunların ise yerel düzeyi aşarak uluslararası arenada düzensizlik ve belirsizliklere yol açtığı görülmektedir. Bu tür sorunların giderilmesi, durumdan etkilenen ve vatansız kalan kişilerin özellikle çocuklar ve kadınlar gibi kırılgan göçmen gruplarının vatandaşlık hakkından faydalanmaları ve en az bir ülkenin vatandaşlığına sahip olmalarının kolaylaştırılması ancak yerel düzenlemeler ile mümkün olmadığı, çeşitli bölgesel ve uluslararası sözleşmelerin devreye girmesi ile mümkün olacağı bir gerçektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Göç, Sığınma ve Mülteci Hukuku |
Bölüm | Book Review |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Eylül 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 2 Ağustos 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 4 Sayı: 2 |
Turkish Journal of Diaspora Studies, Creative Commons Atıf-Gayri Ticari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) kapsamında lisanslanmıştır .