Ülkesinin parçalanma sürecine tanıklık etmiş ve bunu takip eden sancılı mübadele döneminiyaşamış olan Hintli-Müslüman yazar Qurratulain Hyder, eserlerinde Hindistan’ın bölünmesive onu takip eden süreçte yaşanan kanlı olayların, bireylerin psikolojileri üzerindeki olumsuzetkilerini ele almaktadır. Doğup büyüdüğü topraklara duyduğu derin özlem nedeniyle,Müslüman olarak göç ettiği Pakistan tarafını terk edip Hindistan’a tekrar dönmesi; ancakgeride bıraktıklarını bulamaması, Hyder’de derin bir parçalanmışlık duygusuna yol açmıştır.Bu çalışma; Hyder’in İslam, Hiduizm ve Zen inanışlarını ortak bir zeminde örtüştürdüğü“Hacı Gül Baba Bektaşinin Öğütleri” adlı kısa hikâyesini, Hyder’in yazarın okuyucuları ileoynadığı bir edebi oyun olarak eleştiren Vinay Dharwadker’in aksine, yazarın Hindistanmerkezli mistik Doğu kültürü üzerinden manevi bir bütünlüğe ulaşma çabasını yansıtanbir metin olarak ele alan bir incelemedir. Bu bağlamda, Hindistan’ın bölünmesine ve yazarolarak Hyder’in üslup ve eserlerine kısaca değinildikten sonra Japonya’dan Macaristan’auzanan geniş bir mekânda geçen hikâyenin, birlikçi Doğu düşünce sistemini temsil edenBektaşi dervişi Hacı Selim karakteri ile ikilikçi Batı düşünce sistemini temsil eden anlatıcıkadın karakteri arasında geçen tüm olayların batınî/alegorik bir alt metine işaret ettiğitartışılmaktadır. Hyder’in ülkesinin parçlanmasına temel oluşturan dinî farklılıkların aksine,sadece Hindu ve İslam inanışlarının değil; Zen Budizmi de dâhil tüm Doğu dinlerinin mistikalt yapısını vurgulayarak ülkesinin siyasi parçalanmışlığının neden olduğu bölünmüşlük duygusunusıfırladığı sonucuna varılmaktadır.
As an Indian-Muslim writer, Qurratulain Hyde uses her fiction to explore the traumatised psychology of individuals resulting from the partition of India and aftermath. Even though she moved to Pakistan with her family just after the partition, the deep nostalgia she felt for the place where she was born and grew up urged her to return to India, where she lived until the end of her life. The disappointment surrounding the sense of loss of the world that she left behind is reflected in her search for unity throughout her writing. This paper analyses Hyder’s “Sermons of Haci Gul Baba Bektashi”, a short story that reflects the writer’s search for spiritual unity by combining Islam, Hinduism and Zen Buddhism as a form of mysticism, which represents holistic eastern as opposed to dualistic western thought. This text-based study takes as its starting point critic Vinay Dharwadker’s reading of the mystic aspects of this short story as a literary game that Hyder plays with her readers. This study agrees with most of Dharwadker’s claims concerning the mystic content of the story, but considers the framing structure of the story as Hyder’s attempt to achieve a sense of wholeness. It is concluded that through the characters of the Bektashi dervish, Haci Selim, who represents the holistic eastern thought, and the female narrator who repsents the dualistic western thought that is the cause of the religious separation of her country, Hyder annihilates the sense of loss brought about by partition
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Temmuz 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Sayı: 66 |
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.