Ankara çevresinde Paleolitik çağa kadar uzanan insan yerleşimlerine dair pek çok iz bulunmuş olsa da, kentin kuruluşu MÖ 8. yüzyılda Frig dönemine tarihlenmektedir. Frigler’in Ankara’da yerleşmesini takip eden iki yüzyılda, kent içi ve çevresinde pek çok yapı ve tümülüs adı verilen anıt-mezarlar yapılmıştır. Ankara tümülüslerinin ilk belgelenişi, Ernest Chantre’ın 1898 yılında basılan Mission en Cappadoce, 1893-1894 başlıklı kitabındadır: Chantre tarafından gözlemlenen, biri kazılan ve fotoğraf olarak da belgelenen kuzey tümülüsleri daha sonraki dönemlerde ele alınmamıştır. Batı tümülüsleri ise ilk kez R.C. Thompson’ın 1910 yılında Ankara çevresine yaptığı gezi üzerine yayınladığı makalede, onaltı adet tümülüsü içeren kroki ile belgelenmiştir. Bulgular, Frig kentinin bugünkü Ulus semtinde, Hacı Bayram tepesi ve çevresinde kurulmuş olduğunu göstermektedir. Bunun yanında Ankara tren istasyonu yakınlarında küp mezarlar bulunduğu, buradan batıya doğru yükselen ve Anıttepe’yi de kapsayan doğal sırtlarda yirmiye yakın, ve o günkü kent merkezinin kuzeyinde ise on bir adet tümülüsün, kent merkezinden izlenecek şekilde konumlandığı bilinmektedir. Frig kentine ait bulgular, kazılar ve belgeleme çalışmalarıyla ele alınmış olsalar da çoğunlukla kente ve kentlilere özgün katkılar sunmaktan uzak kalmışlardır. Bugün, Frig kenti kalıntıları bir kaç kısıtlı alan dışında bütünüyle kentsel dokunun altında kalmıştır. Kuzey tümülüslerinin yerleri tespit edilmemiş, batı tümülüslerinin ise pek çoğu belgelenmiş
ve tescillenmiş ancak buna rağmen hızlı kentleşme süreçleri içinde çoğu yok olmuş, varlığını sürdürebilenler ise özelliklerini kaybetmeye devam etmektedir. Günümüzde bu tümülüslerden sadece dördü, kısmen zarar görmüş olarak kentte varlığını okutmakta; yollar ve yapılaşma ile günden güne tahrip olmaktadırlar. Doğal yükseltilerini koruyan bir-iki örnekte herhangi bir düzenleme olmasa da kentlilerin rekreatif amaçlı kullanımları göze çarpmaktadır. Bu makale, Ankara’nın Frig dönemi bulgularının kentsel yerleşim özellikleri bağlamında değerlendirilmesi ile birlikte bugün kent dokusu içinde yitirilmiş olan tümülüslerin izini Ankara kentinin eski hava fotoğrafları ve haritalarındaki
görünümleri yanında kesit çalışmalarıyla da araştırmakta, tahrip olanlar yanında kentte varlığını koruyan tümülüslerin günümüzdeki durumları ve kullanımlarını da belgelemektedir. Frig kenti yerleşim özellikleri, topoğrafik öğeleri vurgulayacak şekilde, doğal sırtlar üzerinde ve su yolları boyunca konumlanmış tümülüslerin kent merkeziyle ve çevreyle kurduğu zengin görsel ilişkileri ön plana çıkartmaktadır. Çalışma, kent peyzajında özgün değerler sergileyen Frig tümülüslerin korunmasının ve topoğrafyayla birlikte oluşturdukları görsel strüktürün kente tekrar sunulmasının önemini vurgulamaktadır.
Ankara Frig dönemi kent yerleşimi tümülüs topoğrafya görsel kurgu.
Although the earliest human traces in and around Ankara are dated back to Paleolithic Age, evidently the foundation
of the city was realized in the Phrygian period by the early 8th century BC. In the two-century period following the
settlement of Phrygians in Ankara, many buildings and cenotaphs named tumulus were placed in and around the city.
Remains indicate that the Phrygian city was established in Ulus area, on and around Hacı Bayram mound, spreading
over the flat areas on the southwest. Additionally, some tumuli were placed to the north and the west, on ridges like
Anıttepe and some others towards Engürü plain, aiming to provide vista from the city center.
Ankara tumuli were first documented by Ernest Chantre in his 1898 book *Mission en Cappadoce, 1893-1894*: Eleven
northern tumuli which were observed (with one excavated and documented with a photograph) by Chantre have not
been elaborated again in later studies, and have been completely lost today. Western tumuli, on the other hand, were
first documented by R.C. Thompson after his visit to Ankara in 1910, as sixteen with a sketch-plan of them placed on
natural topography. The western tumuli have been elaborated in later studies since the early Republican excavations,
and they have been determined as nineteen with later additions and findings.
Though having been mostly preserved until the 20th century as being placed in the surrounding heights of the
city, Ankara tumuli have been demolished and / or destroyed to a large extent throughout the fast urbanization
process since the early Republican period. Today, only three of the nineteen known western tumuli can be said to be
preserved though with varying degrees of damage, and the urban growth in Ankara continues with an even increased
acceleration. Having been destroyed by various building activities until recent years, and mostly fading away from
the visual structure of the city, the few remaining tumuli are observed to casually enhance the spontaneous use and
enjoyment of urbanites.
This article renders the studies held on Ankara’s Phrygian period settlement; and then concentrates on tumuli placed to
be viewed from the Phrygian city: The study both pursues the traces of lost western and northern tumuli by use of their
appearances and possible clues in the early republican period maps and air photographs, and additionally documents
the current conditions and use of the remaining few tumuli in the city. The study emphasizes their significance,
concentrating mainly on their role in the visual structure of the city, for they are estimated to be originally built as
symbolic visual assets; and also underlines the need for the reminiscents of the Phrygian period to be integrated with
the contemporary urban life and city image for their possible contribution to the city’s future.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Asya, Afrika ve Amerika Arkeolojisi, Paleolitik Çağ Arkeolojisi |
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2017 |
Gönderilme Tarihi | 2 Haziran 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 15 |
Yayıncı
Vedat Dalokay Caddesi No: 112 Çankaya 06670 ANKARA
tuba-ked@tuba.gov.tr
(+90) (212) 219 16 60
TÜBA-KED Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi / Turkish Academy of Sciences Journal of Cultural Inventory (TÜBA-KED), dergide yayımlanan makalelerde ifade edilen görüşleri resmî olarak benimsememekte ve derginin basılı ya da çevrim içi sürümlerinde yer alan herhangi bir ürün veya hizmet reklamı konusunda garanti vermemektedir. Yayımlanan makalelerin bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazar(lar)a aittir.
Makalelerle birlikte gönderilen resim, şekil, tablo vb. materyaller özgün olmalı ya da daha önce yayımlanmışlarsa, hem basılı hem de çevrim içi sürümlerde yayımlanmak üzere eser sahibinden alınmış yazılı izinle birlikte sunulmalıdır. Yazar(lar), dergide yayımlanan çalışmalarının telif hakkını saklı tutar. Makale dergide yayımlandığında, mali haklar ve umuma iletim hakları, işleme, çoğaltma, temsil, basım, yayın ve dağıtım hakları TÜBA’ya devredilecektir. Yayımlanan tüm içeriklerin (metin ve görsel materyaller) telif hakları dergiye aittir. Dergide yayımlanmak üzere kabul edilen makaleler için telif hakkı ya da başka bir ad altında ödeme yapılmaz ve yazar(lar)dan makale işlem ücreti alınmaz; ancak yeniden baskı (reprint) talepleri yazarın sorumluluğundadır.
Bilimsel bilgi ve araştırmalara küresel açık erişimi teşvik etmek amacıyla TÜBA, çevrim içi olarak yayımlanan tüm içeriklerin (aksi belirtilmedikçe) okuyucular, araştırmacılar ve kurumlar tarafından serbestçe kullanılmasına izin vermektedir. Bu kullanım, eserin kaynağının belirtilmesi koşuluyla ve ticari amaç dışında, herhangi bir değişiklik yapılmaksızın Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) Uluslararası Lisansı kapsamında mümkündür. Ticari kullanım için lütfen yayıncı ile iletişime geçiniz.