Sinema özellikleri itibarıyla değişimden beslenen, sosyal, kültürel ve toplumsal dönüşümleri bir şekilde kendi merkezinde barındıran bir yapıdır. Bu değişim ve dönüşüm, sinema açısından kimi zaman olumlanan ve bireyi ya da toplumu ileriye taşıyan bir işlev gösterirken kimi zaman da travmatik olanın daha da problemli hale gelişi ile ilişkilendirilebilir. Bu bağlamda ırkçılık ve sinema ilişkisi de, özellikle Amerikan Sineması açısından bakıldığında, bahsi geçen problemin daha da derinleşmesine neden olan bir düzlemde ilerlemiştir. Amerikan Sineması’nın ilk dönemlerinde Yerli Amerikalılar, western filmleri ile ırkçılığa maruz kalırken, ilerleyen dönemlerde siyahî Amerikalılar, göçmen Asyalılar, Latin Amerikalılar ve son olarak da 11 Eylül sonrası Müslümanlar benzer bir ayrımcılığa ve ırkçı tavra Hollywood özelinde maruz kalmaktadır. Bu durumun özünde ise Amerika’nın değişen sosyal, kültürel ve siyasi dokusu önemli bir rol oynamaktadır. Bu noktada bu çalışmanın amacı Amerikan Sinemasında ırkçı tavra dair genel bir perspektif ortaya koymaktır. Bu nedenle ayrımcılığa uğradığı düşünülen etnik grupları ortaya koymak adına Rüzgâr Gibi Geçti (1939), Çöl Aslanı (1956), Sonun Başlangıcı (1993), ve Suikastçı (2017) filmleri bilinçli örneklem yoluyla belirlenmiş, film tercihlerinde filmlerin gişe başarısı popülerliği ve konuyla uyumu öncelenmiştir. Bu doğrultuda ilgili yapımlardaki ırkçılık kavramı anlatı ve söylem açısından incelenmiş, yöntem olarak eleştirel söylem analizi tercih edilmiştir. Sonuç olarak, Amerikan Sinemasında ırkçılığın değişim ve dönüşüm göstermekle beraber, farklı etnik kökenler üzerinden bir şekilde günümüze kadar ulaştığı ve Hollywood kültürüne eklemlendiği neticesine ulaşılmıştır.
Cinema is a structure that reflects change and centers on social, cultural and social transformations. While this change and transformation sometimes play an affirmative function in terms of cinema and carry the individual or society forward, it can sometimes be associated with the trauma becoming more problematic. In this context, the relationship between racism and cinema, especially in terms of American Cinema, has progressed on a plane that causes the aforementioned problem to deepen. While Native Americans were exposed to racism through Western films in the early stages of American Cinema, in later periods, black Americans, immigrant Asians, Latin Americans, and finally, Muslims after 9/11 have been exposed to similar discrimination and racist attitudes in Hollywood. At the core of this situation, the changing social, cultural and political fabric of America plays an important role. At this point, the aim of this study is to present a general perspective on the transformation of racist attitude in American cinema. For this reason, films such as Gone With The Wind (1939) The Searchers (1956), Falling Down (1993) and American Assassin (2017) were determined through purposeful sampling in order to reveal the ethnic groups that are thought to be discriminated against, and the movies' box office success, popularity and compatibility with the subject were prioritized in movie preferences. In this direction, the concept of racism in the related productions was examined in terms of narrative and discourse, and critical discourse analysis was preferred as a method. As a result, although racism in American cinema shows change and transformation, it has concluded the it has reached the present day through different ethnic origins and has been added to the Hollywood culture.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sinema Sosyolojisi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 18 Ağustos 2023 |
Kabul Tarihi | 17 Ekim 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 6 Sayı: 12 |