Orta Asya bölgesi, Soğuk Savaş boyunca olduğu gibi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasını takip eden ilk yıllarda da ABD'nin dış politika öncelikleri arasında yer almadı. Ancak 1990'ların ikinci yarsında ABD'nin Orta Asyada'ki yaşamsal çıkarlarının giderek farkına varmamasına paralel olarak, Amerikan ulusal güvenlik stratejilerinde bu bölgeye ayrılan yer de artmaya başladı. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ise ABD, Orta Asya cumhuriyetleriyle yakın işbirliği yapmaya başladı. Bölgeye gelmeye "istekli" Amerikan birlikleri 2001 sonundan itibaren "terörle mücadele" söylemi altında Orta Asya'ya girmeye başladılar. Böylece 1990'ların ikinci yarısından itibaren, bölgeye güçlü biçimde girebilmenin yollarını arayan ABD, Orta Asya'ya yönelik askeri açılımını başlatmış oldu. Bu durum, Rusya'nın "geçici onayı" ve bölge ülkelerinin işbirliğine yanaşmaları sayesinde kolaylıkla gerçekleştirildi.
As it had been the case during the Cold War, Central Asian region was not one of
the priorities in the US foreign policy in the wake of the dissolution of the Soviet
Union. However, this began to change in the second half of the 1990s as the US
became aware of its vital interests in the region. This led to a situation in which
the place accorded to Central Asia in the American national security strategies
began to increase. Following September 11 attacks the US started cooperating
with the Central Asian republics closely. US troops began to enter the region
under the rhetoric of 'fight against terrorism" since the end of 2001. Thus, US
administration began its military opening toward the region as it had been
seeking ways to gain influence in the region since the second half of the 1990s.
Washington realized its aim quickly due to the "temporary approval" of Russia
and willingness of the regional countries to cooperate.
Diğer ID | JA62BZ75BB |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2004 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2004 Cilt: 1 Sayı: 3 |