Qadi Abd al-Jabbar, a prominent theologian belonging to the Mu'tazilite school, initially adhered to the Ash'ari school but later gravitated towards Mu'tazilism. His extensive cultural knowledge and understanding of significant contemporary issues made him a sought-after figure in court circles and among scholars. These theological debates were frequently conducted at that time to defend the beliefs of Muslims and eliminate any views that could harm the doctrine of Tawhid. Before the time of Qadi Abd al-Jabbar, there were many theological schools, with the Mu'tazilites being among the most active in defending the faith of Muslims. However, the Mu'tazilites' extreme emphasis on divine transcendence requires an examination of the nature of Ta'til if they are considered to be stripping God of His attributes. Qadi Abd al-Jabbar sought to interpret God's attributes rationally, avoiding anthropomorphism (Tajsim) and likening God to His creation (Tashbih), thereby following a path of transcendence that reached a degree of partial Ta'til in some attributes. According to him, each attribute has a common boundary between God and humans, which he referred to as the "reality of the attributes."Qadi Abd al-Jabbar’s preference for reason over scriptural evidence (Nass) in controversial matters of the unseen (Sam’iyyat) led to criticism from Sunni scholars, who accused him of sectarianism and questioned his loyalty to his sect. This study addresses several questions that many have asked: Is it permissible to use the same meanings for God's attributes for humans or other creatures? Can humans, with their limited capabilities and intellect, describe God's essence? Can a person, who prioritizes salvation in the afterlife, avoid comparing God's essence to humans or depicting it positively or negatively? This study aims to address these questions within the framework of Islamic theology (Kalam).
Kâdî Abdülcebbâr, Mu'tezilî mezhebine mensup önemli bir kelâm âlimidir. İlk olarak Eş'arî mezhebine bağlı olan Abdülcebbar, daha sonra Mu'tezile mezhebine yönelmiştir. Geniş kültürel birikimi ve döneminin önemli meselelerine dair derin bilgisi onu saray çevresinde ve âlimler arasında aranan bir şahsiyet yapmıştır. Bu kelâmî tartışmalar, Müslümanların inançlarını savunmak ve tevhid akidesine zarar verebilecek her türlü görüşü ortadan kaldırmak amacıyla o dönemde sıkça gerçekleştirilmiştir. Kâdî Abdülcebbâr döneminden önce de birçok kelâmî mezhep mevcut olup, özellikle Mu'tezile mezhebi Müslümanların inançlarını savunma konusunda en faal olanlardandı. Ancak, Mu'tezile'nin aşırı tenzihçi yaklaşımları, Allah'ın sıfatlarını te'vil etme gayretleriyle birleştiğinde ta'til (Allah'ın sıfatlarını iptal etme) görüşüne yol açmıştır. Kâdî Abdülcebbâr da bu hataya düşerek Allah'ın sıfatlarını akıl yoluyla te'vil etmeye çalışmış ve bu sırada tecsim (Allah'ı cisimleştirme) ve teşbihten (Allah'ı yaratıklara benzetme) kaçınmak isterken ta'til hatasına düşmüştür. Ona göre, her sıfatın Allah ve insan arasında ortak bir sınırı vardır ve bunu "sıfatların hakikati" olarak ifade etmiştir. Kâdî Abdülcebbâr, aklî delillerin naklî delillerden üstün olduğunu savunmuş ve aklı kesin delil olarak görmüştür. Bu nedenle, Kur'an ayetlerini mecazî bir şekilde te'vil ederek hakikatten uzaklaşmıştır. Bu durum, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat âlimlerinin, onun yöntemini eleştirmesine ve meseleleri hem naklî hem de aklî delillerle şiddetle tenkit etmesine neden olmuştur. Bu araştırmada, birçok kişinin sorduğu şu sorular ele alınacaktır: Allah'ın sıfatlarını insan veya diğer yaratıklara aynı anlamda kullanmak caiz midir? Sınırlı yeteneklere ve akla sahip olan insan, Allah'ın zatını vasıflandırabilir mi? Ahirette kurtuluşa önem veren bir insan, Allah'ın zatını insanla kıyaslamaktan veya olumlu ya da olumsuz bir şekilde tasvir etmekten kaçınabilir mi? Bu çalışma, bu soruların cevaplarını kelâm ilmi çerçevesinde ele almayı hedeflemektedir.
القاضي عبد الجبار المعتزلي من العلماء الذين كان لهم دور بارز وأثره عظيم على علم الكلام الإسلامي؛ لأنه كان أشعرياً ثم اعتزل، ولأنه كان صاحب ثقافة واسعة وعلى اطلاع لما يجري حوله من جدال ونقاشات، والتي كانت تدور حول المسائل المهمة في هذا الباب سواء في بلاط السلاطين أو حتى فيما بين العلماء أنفسهم، الذين حملوا مهمة الدفاع عن عقائد المسلمين وذبوا عنها كل رأي يخدش عقيدة التوحيد، أو يُشم منه رائحة الزيغ والزغل، وقد كثرت الفرق الكلامية حتى قبل مجيء القاضي، وكانت أشدهم حماساً للدفاع عن عقائد المسلمين هم المعتزلة، الذين بالغوا في التنزيه فوقعوا في بعض الأخطاء كالقول بالتعطيل، ومنهم القاضي عبد الجبار الذي أراد أن يؤول صفات الله تعالى كبعض المعتزلة عن طريق العقل، هرباً من التشبيه والتجسيم فوقع في شر من ذلك وهو التعطيل، ويرى أن لكل صفة حد مشترك بين الله والإنسان ويعبر عنها بحقيقة الصفات. ويرى أن الاستدلال بالعقل أولى من النقل، بل عده هو الدليل القطعي، فأوّل نصوص القرآن تأويلاً مجازياً بعيداً عن الحقيقة، مما شجع الكثيرين من أهل السنة والجماعة على الرد عليه وعلى نقد طريقته في تناولت مسائل الذات والصفات نقداً شديداً بالأدلة النقلية والعقلية. وسيتم أثناء البحث مناقشة بعض الأسئلة التي يطرحها الكثيرون مثل: هل يجوز أن نستخدم أوصاف الله تعالى في نفس المعنى ذاك الموصف على الإنسان أو بقية المخلوقات الأخرى؟ هل يمكن للإنسان المحدود في قدراته وعقله أن يوصف ذات الله تعالى؟ وهل يمكن للإنسان الحريص على النجاة في الآخرة من عدم قياس ذات الله بالإنسان أو عدم توصيفه بالسلب أو الإيجاب؟ إلى نهاية تلك التساؤلات.
Birincil Dil | Arapça |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 13 Haziran 2024 |
Kabul Tarihi | 27 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |