İslâm ve Batı düşüncesini derinlemesine etkilemiş kavramlardan biri de kökenini Antik Yunan Felsefesinde bulabileceğimiz phantasiadır. Ruhun yetilerinden biri olarak kabul edilen phantasia, duyu algısı ve noûs arasında köprü konumundadır. Soyutlanan suretleri koruyarak duyu algısı ve çeşitli terkipler oluşturarak noûs ile iletişim halindedir. Ruhun yetileriyle olan irtibatta merkezi konumda olması nedeniyle bilginin oluşumunda temel bir noktadadır. Bu makalede Platon’dan itibaren phantasianın duyu algısı ve noûsun yanı sıra doksa ve hafızayla nasıl ilişkilendirildiği konusu üzerinde duracağız. Özellikle Aristoteles’in canlı türlerinde phantasianın bulunuşuyla ilgili yaptığı sınıflandırmayı belirterek her katmandaki türün phantasiasına ait özellikleri inceleyeceğiz. İnsanı diğer canlılardan ayıran akıl yetisinin phantasiayla olan bağlantısına odaklanarak phantasianın Aristoteles’in epistemolojideki konumunu belirlemeye çalışacağız. Hem Aristoteles hem de Yeni Platoncuların önemsediği konulardan biri olan phantasianın müstakil bir yeti olup olmadığı sorununu inceleyeceğiz. Yeni Platonculukla birlikte phantasianın metafizik alanla ilişki kurulmasında üstlendiği aracı rolün üzerinde duracağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 29 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.