Öteki, kişi ya da bir grubun kendini tanımladığı özelliklerin dışında kalanları ifade eden bir kavramdır. İnsan ve toplumlar bireysel ve kültürel açıdan birbirlerinden farklı özellikler taşırlar. Farklılık, hayatın her alanında görülen bir olgudur. İnanç, dil, etnik köken ve kültürel alanlardaki farklılıklar aslında insan hayatına anlam ve değer katan olgulardır. Bununla birlikte söz konusu farklılıklar çoğu kez birer çatışma nedeni haline de gelebilmektedir. Farklılıkların korunması, yaşatılması, saygı duyulması ve insan hayatı-nın zenginliği olduğunun öğretilmesi, çatışmaların önlenmesi ya da asgari düzeye çekilebilmesi açısından mutlaka gereklidir. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi ise eğitim ve hukuki düzenlemeler ile mümkün olabilir. Kültürel farklılıkların bir arada yaşaması anlamını taşıyan çok kültürlülük, insan toplumlarının temel özelliklerinden birisidir. Bu nedenle, toplumda farklılıklarla ilgili yaşanan sorunlar ve çözüm yolla-rının da dünden bugüne ortak tarafları vardır. Bu düşünceden hareketle makalenin amacı, çok kültürlü yapıya sahip Osmanlı toplumunda, İslam dışındaki inançlara mensup tebaanın eğitim haklarının hukuki kaynakları ve bu hakkın nasıl kullanıldığının tanıtılmasıdır. Öncelikle Osmanlı hukuk sistemi İslam Huku-kuna dayanmaktadır. İslam hukukunda Müslüman ve gayrimüslimlerin görev ve sorumlulukları birbirle-rinden ayrılmıştır. Ancak bu farklılık gayrimüslimlerin inanç, ibadet, eğitim, seyahat ve ticaret gibi temel hak ve hürriyetlerden mahrum oldukları anlamına gelmez. İslam hukuku, farklı inanç mensuplarının te-mel haklarını, kendi yapısı içinde güvence altına alır. Bunun ötesinde Türk devlet anlayışında, farklılıkla-rın hukuki hakları kullanmalarına saygılı olmak geleneği vardır. Bu itibarla Osmanlı Devleti din ve devlet geleneğine bağlı gerekçelerle farklı etnik köken ve dînî inançlara mensup tebaasının eğitim haklarına saygılı olmuş ve kullanmalarına engel olmamıştır. Osmanlı Devleti’nde eğitim sistemini Tanzimat öncesi ve sonrası olarak iki döneme ayırmak gerekir. Her iki dönemde de Müslüman ve gayrimüslimlerin eğitim kurumları temel özellikleri açısından birbiriyle benzer özellikler taşır. Her iki grubun eğitim kurumları vakıflar tarafından desteklendiği gibi amaç, program ve öğretmenleri de dini niteliklidir. Tanzimat döne-minde 1869 yılında Maarif-i Umumiye Nizamnamesinin hazırlanmasından sonra eğitim üzerindeki dînî etki, yerini toplumsal ihtiyaç ve eşit vatandaşlık haklarına dayanan bir anlayışa terk etmiştir. Eğitim faa-liyetleri daha önce sadece cemaat vakıflarına bağlı olarak yerine getirilirken, Tanzimat döneminde bu kurumların yanı sıra resmi devlet okulları (mektep) da kurulmuştur. Eğitim sisteminde yapılan düzenle-meler sonucunda askeri ve sivil devlet okullarına bütün vatandaşlar ayırım yapılmadan kabul edilmiştir. Yeni eğitim sisteminin planlandığı komisyonlarda gayrimüslim üyeler de yer almıştır. Böylece eğitim alanında hem idare hem de anlayış olarak laik bir yapıya doğru adım atılmıştır. Eğitim teşkilatının kap-samlı olarak düzenlendiği Maarif-i Umumiye Nizamnamesinde gayrimüslimlerin kendi cemaatleri için ayrıca özel okullar açmalarına izin verilmiştir. Yine bu yasal düzenleme ile ilkokulların her cemaat için ayrıca açılması ve programda yer alan din derslerinin de farklılıklara göre okutulması kararlaştırılmıştır. Orta dereceli okulların programlarında II. Abdülhamit döneminden itibaren İslam din derslerine yer ve-rilmiş; ancak gayrimüslimler muaf tutulmuştur. Orta dereceli mekteplerde din derslerine yer verilmesi-nin nedeni, gayrimüslimlerin devlet okulları yerine genellikle kendilerinin kurduğu özel cemaat ya da yabancı mekteplerini tercih etmeleridir. Osmanlı Devleti hukuki olarak “öteki” yahut “azınlık” statüsün-de tuttuğu gayrimüslimlere eğitim alanında haklar tanımıştır. Bu haklar sayesinde asırlar boyunca Os-manlı idaresinde yaşayan hiçbir dini ve etnik yapı yok olmamış, bütün farklılıklar dini ve kültürel kimlik-lerini korumuştur. Bu anlayış ve uygulama, günümüz toplumları için de dikkate alınması gereken önemli bir tecrübe olarak kabul edilmelidir.
Osmanlı Devleti Tanzimat Gayrimüslim Çok Kültürlülük Din Eğitimi
The other is a notion that refers to those that are outside the characteristics that a person or group desc-ribes themselves. People and societies have different characteristics from each other individually and culturally. Difference is a phenomenon seen in all aspects of life. Faith, language, ethnicity, and cultural differences are phenomenas that add meaning and values to human life actually. Nevertheless, these dif-ferences can become cause of conflict often. Teaching of preserving, sustaining, respecting of differences and that these are wealth of human life is absolutely necessary for prevent or to keep to the minimum level conflicts. All these can be realized through education and legal regulations. Multiculturalism which means coexistence of cultural differences is one of the main characteristics of human societies. Because of that, problems and solutions related to differences in society also have common sides from yesterday to today. Based on this idea, the aim of the article is to introduce the legal sources of educational rights of subjects belonging to beliefs other than Islam and how this right is used in Ottoman society with a multi-cultural structure. Firstly, Ottoman legal system is based on Islamic Law. In Islamic Law, duties and res-ponsibilities of muslims and non-muslims are different from each other. But, this difference does not mean that non-muslims deprived main rights and freedoms such as faith, worship, education, travel and trade. Islamic law guarantees the fundamental rights of members of different faiths within its structure. In addition, in the Turkish understanding of the state, there is a tradition of respecting differences in the exercise of legal rights. In this respect, the Ottoman State respected the educational rights of its subjects belonging to different ethnicities and religious beliefs on grounds related to religion and state tradition and did not prevent them from using them. It is necessary to divide the Ottoman education system into two periods before and after the Constitutional Reforms (Tanzimat) Era. In both periods muslim and non-muslim’s educational institutions have similiar basic features. Educational institutions of both groups are supported by foundations, and their purpose, program and teachers are religious. After the preparation of the General Education Regulations (Maarif-i Umumiye Nizamnamesi) dated 1869 during the Tanzimat period, religious influence on education has been replaced by an understanding based on social needs and equal civil rights. While educational activities were previously carried out only under the Community Foundations, Official Public Schools (mektep) were established in addition to these institutions during the Tanzimat period. As a result of the regulations made in the education system, all citizens were admitted to military and civilian public schools without distinction. Non-muslim members had taken part in com-misions which new education system planned, too. Thus, a step was taken towards a secular structure in the field of education as both administration and understanding. In the General Education Regulations, in which the educational organization is organized extensively, non-muslims are also allowed to open priva-te schools for their communities. With the same judicial arrangement it was permitted to open primitive schools for every religious communities. Since the Abdulhamid II era, religious classes have been inclu-ded in the programs of secondary schools, but non-muslims have been exempt. The reason why religious classes are included in secondary schools is that non-muslims usually prefer private congregations or foreign schools established by them instead of Public Schools. The Ottoman state legally granted rights in the field of education to non-muslims, who held the status of “other” or “minority”. Thanks to these rights, no religious and ethnic structure that lived under Ottoman rule for centuries was destroyed, and all differences retained their religious and cultural identity. This understanding and practice should be considered an important experience that should also be considered for today's societies.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Çeviri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 30 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 3 Sayı: 2 |