Tefsîrde ihtilâf hicrî sekizinci yüzyılda literatüre girmiştir. Bundan önce tefsîrde görülen ihtilâflar, batıl ve fasit te’vîl kavramlarıyla isimlendirilmiştir. Sahabe tefsîrinde ihtilâf müsemmanın başka isimlerle ifade edilmesi ve bir şeyin tamamı değil de onun bazı nevi ve kısımlarını ifade şeklinde olmuştur. Tabiin dönemi de yaklaşık olarak sahabe ile aynıdır. Muahhar asırlarda re’y ile tefsîrin bir sonucu olarak te’vîl problemi ortaya çıkmıştır. Birkaç asır, batıl ve fasid te’vîllerden sakınma şeklinde yorumlanan ihtilâf, hicrî sekizinci yüzyıldan itibaren tenevvü ve tezat şeklinde ele alınır olmuş; ayrıca ihtilâf tümüyle reddedilmemiştir. Pek çok müfessir ve usulcü çeşitli isimlendirmeler ve sınıflandırmalarla tefsîrde ihtilâf konusuna değinmiştir. Son dönemde bazı tefsîr ricali bu konu üzerinde müstakil çalışmalar dahi yapmışlardır. Bu makale, şimdiye kadar ihtilâf üzerine yapılmış isimlendirme ve tasnifleri değerlendirmiş ve bu konuyu daha anlaşılır kılacak, açıklayıcı ve kapsayıcı terimler bulmaya çalışmaktadır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2009 |
Gönderilme Tarihi | 16 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Sayı: 12 |