In the Western world of thought, the Ottoman judicial system is evaluated as irrational based on its characterization based on patrimonialism. Patrimonial forms of action correspond to an irrational position that polarizes the understanding of rationality. The arbitrary and subjective decisions of the administration in general and the sultan in particular contain a large part of these irrational claims. It is argued that the judicial system cannot objectively and fairly evaluate the parties in disputes that occur in economic life due to the arbitrary intervention of the sultan in the judges and the processes in which the trial is carried out. It is also stated that this situation, which creates many problems in economic life, hinders economic development. Therefore, it is important to evaluate the issue from various dimensions rather than only from Western thought. On the other hand, in addition to the professional difficulty faced by the members of the judiciary who were tasked with ensuring general and economic justice in the Ottoman Empire due to the pressure of the sultan in the decisions they made, the idea that the orderly functioning of this judicial system, which has been addressed since the foundation of the state, can be ensured by the effective fulfillment of the duties of the judicial institution and its members, also comes to the fore. While a large area is already being ruled, the urgent appointment of judges and administrative officers to all newly founded or conquered cities serves this purpose. These officers who carry out the orders of Islam regarding the legal system, are considered representatives on earth regarding the implementation of Allah’s laws because of their responsibilities. Therefore, while carrying out the duties assigned to them, they are expected to apply the imperative provisions of the verses by the nature of the issues they are faced with and with just and rational justifications. The supervisory mechanism also evaluates the relevant members of the judiciary within this framework. Indeed, in terms of legal and economic dimensions, it is important whether fair and proportionate decisions are taken in the cases brought by non-Muslims against Muslims and in the cases brought by Muslims against non-Muslims. Islam, which forms the basis of the Ottoman legal system and its functioning, reveals that everyone should be considered equal before the law/judiciary, regardless of their duties, titles, functions and ranks. Therefore, everyone, including foreigners, should be subject to equal and fair treatment before the judge in judicial and administrative cases. Accordingly, in accordance with justice, decisions should be also given against Muslims in disputes between Muslims and non-Muslims. The main thing is to ensure a fair trial and systematic. In this context, it is argued that there was no arbitrary, favouritist, unprincipled or unlawful trial in Ottoman law, and this argument is based on the rejection of trial methods that cannot be considered equal and fair in cases brought by the people against the ruling class or by the ruling military class against the peasants. The aim of the research is to reveal the extent to which these claims are compatible with the facts. The border of the study is the classical period. According to the results obtained, it has been revealed that the Ottoman judicial system generally operated independently of systematic and arbitrary interventions. Therefore, it has been determined that there is a generally fair mechanism for solving the problems that arose in economic life.
Rationality Ottoman Economic Thought Qadi Capitalism. Economy
Batı düşünce dünyasında, Osmanlı yargı sistemi, patrimonyalizm temelinde karakterize edilmesinden hareketle irrasyonel olarak değerlendirilmektedir. Patrimonyal eylem biçimleri, rasyonellik anlayışını kutuplaştıran irrasyonel bir konuma karşılık gelmektedir. Genel olarak yönetimin ve özel olarak sultanın keyfi ve sübjektif kararları, bu irrasyonel iddiaların büyük bölümünü ihtiva etmektedir. Sultanın, kadılara ve yargılamanın icra edildiği süreçlere keyfi müdahalesine bağlı olarak ekonomik hayatta meydana gelen uyuşmazlıklarda yargı sisteminin, tarafları objektif ve adil bir şekilde değerlendiremediği ileri sürülmektedir. İktisadi hayatta pek çok problem meydana getiren bu durumun, iktisadi gelişmeyi engellediği de dile getirilmektedir. Dolayısıyla sadece Batı düşüncesinden ziyade çeşitli boyutlarıyla konuyu değerlendirmek önemlidir. Öte yandan Osmanlı’da genel ve iktisadi adaleti sağlamakla görevlendirilmiş yargı mensuplarının aldıkları kararlarda padişahın baskısını hissetmeleri nedeniyle karşı karşıya kalınan mesleki zorluk yanında devletin kuruluşundan bu yana ele alınan bu yargı sisteminin düzenli işleyişinin, yargı kurumu ve üyelerinin görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmeleriyle sağlanabildiği düşüncesi de öne çıkmaktadır. Halihazırda geniş bir alanda hüküm sürülürken, yeni kurulan veya fethedilen tüm şehirlere ivedilikle kadı ve idari memur atanması, bu amaca hizmet etmektedir. İslam’ın hukuk sistemine yönelik emirlerini yerine getiren bu görevliler, sorumlulukları sebebiyle Allah’ın yasalarının uygulanması hususunda yeryüzündeki temsilciler olarak kabul edilmişlerdir. Dolayısıyla kendilerine tayin edilen görevleri icra ederken ayetlerin emredici hükümlerini, karşılarına gelen konuların mahiyetine uygun şekilde ele alıp adil ve rasyonel gerekçelerle tatbik etmeleri beklenmektedir. Denetleme mekanizması da ilgili yargı mensuplarına bu çerçevede değerlendirmelerde bulunmaktadır. Nitekim hukuki ve iktisadi boyutlarıyla gayrimüslimlerin, Müslümanlara açtıkları davalar ile Müslümanların gayrimüslimlere karşı açtıkları çeşitli davalarda adil ve orantılı kararlar verilip verilmediği hususu önem arz etmektedir. Osmanlı hukuk sistemine ve işleyişine temel oluşturan İslam; herkesin görev, unvan, işlev ve rütbelerine bakılmaksızın kanun/yargı önünde eşit kabul edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla adli ve idari davalarda, yabancılar da dahil olmak üzere herkesin hâkim huzurunda eşit ve adil muameleye tabi tutulması gerekmektedir. Buna göre, hakkaniyete uygun olarak, Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki anlaşmazlıklarda Müslümanlar aleyhine de kararlar alınabilmelidir. Nihai amaç, adil bir işleyişi ve sistematiği sağlayabilmektir. Bu çerçevede Osmanlı hukukunda keyfi, kayırmacı, ilkesiz ve hukuksuz yargılama olmadığı savı ileri sürülmekte ve bu sav; halkın, yönetici sınıfa veya yönetici asker sınıfın köylülere karşı açtığı davalarda eşit ve adil kabul edilemeyecek yargılama yöntemlerinin reddedilmesine dayandırılmaktadır. Bu araştırmanın amacı, ele alınan iddiaların gerçeklerle ne derece bağdaştığını ortaya çıkarmaktır. Çalışmanın sınırını klasik dönem oluşturmaktadır. Elde edilen sonuca göre Osmanlı yargı sisteminin genel olarak sistematik ve keyfi müdahalelerden bağımsız bir şekilde işlediği ortaya konulmuştur. Dolayısıyla iktisadi hayatta meydana gelen problemlerin çözümünde genel olarak adil olan bir mekanizmanın mevcut olduğu tespit edilmiştir.
Rasyonalite Osmanlı İktisadi Düşüncesi Kadı Kapitalizm. İktisat
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | İslam Tarihi ve Medeniyeti, Tarihsel Çalışmalar (Diğer), İslam Hukuku |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 14 Ağustos 2024 |
Kabul Tarihi | 9 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 10 Sayı: 2 |
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.