Levinas employs the term justice primarily as elimination of discrimination and privilege. He uses the term as equality, justice of a fair law system. Secondarily he expresses an ethical claim fort he term justice. Although ‘justice’ is used for determining the relationship with the third person, Levinas does not hesitate to name the realtionship with the other as ‘justice’. The relationship with the ‘Third Party’ relates us to politics, state, legality and a civic order. The Other, on the other hand, leads this order to interruption and discontinuity. The meaning of justice in the encounter with the Other is also the limit of the State. Here Levinas emphasizes that the realtionship with the Other cannot be differentiated from the relationship with the third party. Rather, he discusses that the justice which comes from the relationship with the Other puts a limit to our limitless responsibility for the third party. The person whom one is responsible for is unique and the responsible person cannot hand over his responsibity. Thus, the responsible person is also unique. In this context, Levinas passes from a relationship which lacks counterpartness to a relationship where equality and counterpartness exist amongst the members of a society. His search for justice assumes such a novel relationship. No matter how much justice is institutionalized and continued by the state, it stems from the other people’s transcendantal thoughts about ‘widowed, orphan and the foreign’. For Levinas, the genuine nature of justice appears when subjectivity conceives itself as the responsibility. Because only in this situation can the justice transcends the whole, and become the thing that is justice itself. Hence as much as the laws representing the whole, justice can extend beyond the written laws.
Justice Third Person/Third Party The Other Responsibility Freedom
Levinas adalet kavramını öncelikle ayrımcılığın, ayrıcalığın ortadan kaldırılması, eşitlik, adil bir yasanın adaleti, yasallık vb. anlamında kullanır. İkinci olarak ‘adalet’ ilk anlamı aşan etik bir talebi dile getirir. Daha çok üçüncü şahısla ilişkiyi belirlemek için kullanıldığı halde, Levinas'ın başkası ile ilişkiyi de ‘adalet’ olarak adlandırmaktan kaçınmadığı anlar vardır. Üçüncü ile ilişki bizi siyasete, devlete, yasallığa, bir vatandaşlar düzenine götürür. Başkası ise bu düzeni kesintiye uğratandır. Başkasıyla karşılaşma anlamındaki adalet, aynı zamanda devletin sınırıdır. Levinas, başkasıyla ilişkinin üçüncü şahısla ilişkiden ayrılamayacağını burada da vurgular. Ama başkasının yüzünden doğan adaleti, daha çok başkasına karşı sınırsız sorumluluğumuza bir sınır koyan üçüncü şahıs ile ilişki anlamında ele alır. Birinin sorumlu olduğu kişi eşsizdir ve sorumlu olan kişi bu sorumluluğunu devredemez. Bu anlamda, sorumlu olan kişi de eşsizdir. Bu noktada Levinas karşılıklılığın söz konusu olmadığı bir ilişkiden, bir toplumun üyeleri arasında eşitlik ve karşılıklılığın varolduğu bir ilişkiye geçer. Onun adalet arayışı, böyle yeni bir ilişkiyi varsayar. Adalet, her ne kadar adaleti kurumsallaştırsa ve sürdürse de devletten değil, başka insanların, ‘dulun yetimin, yabancının’ aşkınlığından türer. Levinas için adaletin gerçek doğası, öznellik kendini sorumluluk olarak anladığı zaman ortaya çıkar, çünkü sadece bu durumda adaletin tümel olanı aştığını, adaletin olduğu şey haline gelmesi için, kanunların tümelliği olabildiğince temsil ettiği kadar, yazılı kanunların ötesine geçmesi gerektiği anlaşılabilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 11 Sayı: 21 |